Yazmaktan zordur bir acıyı yaşamak
Yarım asırlık kederi
Bir güne sığdırabilmek,
Anlatabilmek
Dalgalı bir denizin durulmasını
Koskoca bir nehrin kurumasını
91 Ağustosuydu
Güneşi çaldılar göğümüzden
Buz tuttu kemikleri insanlığın...
Anladım
Yalnızken yazdıklarımız kadar değerli sözlerimiz yoktu
Birbirimize söyleyeceğimiz...
Yiten dostlarım geldi aklıma
Gülen yüzleri hiç gelmedi gözlerimin önüne
Herkesten çok şey bilmek
Herkesten biraz daha önce gitmeyi gerektiriyordu belki
Dünyayı sevmek
Gökyüzü yok sizin dünyanızda
koşu bantları
üretim bantları
gelmeyen paydos düdükleriniz var
ıslık çalmak yok keyifli akşamlarınızda,
Işıksa eğer bu karanlık yolun sonu
Yürümeye değecek bir şey var vardır uğrunda
Ölümün kalleşliği en fazla bir kez yakalar bizi
Ama bin defa yaşarız
Bakışımız kalır bir anıt gibi
Düştüğümüz yerde
Bu çürümüş karanlık,
Bu bayatlamış ekmek,
Bu açlık,
Bu sevgisizlik,
Bu kimsesizlik,
Akşam oluyor
Yine sisler çöküyor ruhumun kuytuluklarına
Kazandığımı sandıklarım
Kayıp gidiyor bir anda avucumun arasından.
Orada biliyorum
eğer bu dünyada sizi
gerçekten seven biri varsa
dikkatli bakın etrafınıza
hergün yürüdüğünüz sokakta ayak izlerini
başını okşadığınız kedi yavrusunun tüylerinde parmaklarını
en sevdiğiniz fotoğrafınızda saklı bakışlarını bulacaksınız...
Eylül olmalı kızımın adı,
Eylül'ün hüznünü anlatmalı gözbebekleri
Tanksız, postalsız ve silahsız
Bir sonbaharı...
Ve oğlum Deniz;
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle