Yaşarken ben tek başıma,
Farkım yokken benim taştan,
Zehir kattın pişmiş aşıma.
Haberin var mı sunduğun zehirli aştan?
Aklım kazan sen kepçe
Vuruldum gözlerinin karasına
Kömür gözlüm sen farkına varmadın.
Gül koydum kaşlarının arasına
Tenezzül edip bu gülü almadın!
Yaktın ciğerimi koyup tavaya
Seni özel yapan güneş gülüşün
Alır ruhumdaki yorgunluğumu.
Yüreğimi oynatır yürüyüşün,
Ve şaha kaldırır durgunluğumu.
Gülünce artar sana tutkunluğum,
Gönlüm kainatta bir sırça saray
Sen bu sarayda bir sultansın güzel
Pervanedir çevrende güneş ve ay
Canımın içinde bir cansın güzel!
Gönül sarayımın sultanı ey yâr!
Kapatınca göz kapaklarımı
Dalıyorum altındaki dünyaya.
Sınırsız özgürlük…
Uçuyorum gökyüzünde,
Ulaşıyorum bir anda aya,güneşe yıldızlara
Kanatlarım olmadan…
Her yer yağmur,soğuk buz gibi,kar, tipi ayaz…
Şimdi burdaydı,nereye gidiverdi bu yaz?
Garibim diye mi bağrıma esiyor rüzgâr?
Haydi geliver artık güzel bahar,etme naz!
1
Karadı bulutlar,görünmez oldu yıldızlar
Nice ayrılıklara imza atarken zaman,
Müebbet hapse mahkûm gözlerim gözlerinde.
Ulaşmıyor gözlerime sözlerim gardiyan,
Sen ilet, kirpikleri Çin seddi gözlerinde.
Hür dolaşırdı gözlerim sokağında şehrin,
Hangi arılar bal döktü senin kundağına
Hangi el koydu benim yüreğimi kanına
Bilmem ki şu deli yüreğim boğulur muydu
Seni gördüğüm o gün gelmeseydim yanına.
Saf kalpliysem kim demiş aptalım diye
Derindir dibi bu koca şehrin kuyu gibi
Yuttu beni balığın Yunus’u yuttuğu gibi
Dolanıyorum şehrin karnında yalnız, şaşkın
Ne kirli sulardan geçtim ben boyumu aşkın.
Bölüyor şehri ortasından koca bir nehir,
Bu vatan, uğruna toprağın bağrına girip,
Yer altında koyun koyuna yatanlarındır.
Bu vatan, uğruna severek canını verip
Mübarek kanlarını sele katanlarındır.
Bu vatan, uğruna huduttan hududa koşan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!