Serin eser rüzgârı sonbaharın,
Dökülür yaprakları ağaçların.
Sararıp solmuştur yüzleri,benizleri,
Kokudan,dökülen yaprakların.
Sonbaharda kopan sarı yaprağı,
şte kış geldi,gitti sonbahar,
kavrulan gönüllere düşebilir karlar.
Yüreklerde biriken öfkeyi ne kadar bastırabilirsin?
Birgün lav püskürebilir yanardağlar
Birgün arzular,istekler,sorular yorulabilir,
Has bahçenin gülü, reyhan kokulu Hüseyin
Koklardı çünkü onu, has gülü Medine’nin.
Feryad-figan ederken dünyada binlerce can,
karşılandı cennette, o gül kokulu reyhan.
Havz-ı Kevser’den burcu burcu kutlu Nebi’nin
Bilmem neden ağlar?
Görmedim ben hiç güleni.
Gelen ağlar,giden ağlar;
Analar ağlar,babalar ağlar;
Âşık ağlar,şair ağlar,şiir ağlar;
Aç ağlar,tok ağlar,çıplak ağlar.
Yıllarca uğraştım,
Şu kadın denilen denklemi
Ne çözebildim,
Ne de üzerini çizebildim.
Havale ediyorum matematikçilere
Matematikçiler çözsün…
Geldim yine senin kıyına
Seninle etmek için sohbet.
Ey mavi deniz!
Var herkesin,kardeşi,amcası,dayısı…
Ne anam ne babam,ne kardeşim,ne yeğnim…
Geleceğim yer sadece deniz kıyısı…
İki tane limon ağacı diktim
Büyükçe saksılara
Balkona koydum.
Suyunu veriyorum,
Gübresini veriyorum,
Güneş alıyor.
Eskiden kuşlar gelirdi küme küme
Ağaçtan ağaca konarlardı.
Pencerenin önüne gelirler,
Sabah şarkıları söylerlerdi
Gökkuşağı renginde.
Annem çocukluktu.
Annem mutluluktu.
Sabah erkenden kalkar,
Pencereyi açardı…
Her taraf pırıl pırıl…
Üzerimizden yorganı atardı.
El çektim gayrı oyundan, eğlenceden, meyden,
Sırlı nağmeler dinliyorum ben artık neyden.
Dünya derdiyle akıp giderken fani ömrüm,
Haberim olmadı benim bu esrarlı şeyden?
Eritti ruhumu ruhundaki derûnî ses,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!