Çok duvarlar gördüm; önümde
Belki gördüğümden fazlaydı
Ördüğüm duvarlar; ömrümde…
Yılmaz BEKTAŞ
Onca gürültü patırtı ve yaygaranın arasında
Yüzler de mimik yok, bakışlar ifadesiz
Kim keyifli, kim keyifsiz farkına varılamadan
İlginç anın keyfini çıkartıp; çılgınca eğlenebiliyoruz…
Yokuş aşağı freni nedensiz patlayan kamyon,
Kutsal vazifenin farkında olmayıp, kaçan boğa…
Onca gürültü ve yaygaranın arasında
Yüzler de mimik yok, bakışlar ifadesiz
Kim keyifli, kim keyifsiz farkına varılamadan
İlginç anın keyfini çıkartıp; çılgınca eğlenebiliyoruz…
Yokuş aşağı freni nedensiz patlayan kamyon,
Kutsal vazifenin farkında olmayıp, kaçan boğa…
Pek alışkın olmadığım sakinliğimle, alelade bir gününde
Kızıl Ordu korosu çalarken kafamda
Meydanlarında hala o en kızıl zamanlarından kalma
Yüksek duvarların arasındaki Moskova’da
Herhangi bir Devrimin eseri yoktu ortada her nasılsa
Ellerim cebimde gözlerim dört yana açık, meraktan
İnsan her dem yeniden doğarken
Yenileniyor hem ruh hem de beden
Zaman ölünce ruhu da siliniyor
Gidenler onu yanında mı götürüyor!
Zamanın yaraları sardığı gerçekse
Geriye kalan neden süslü taş duvarlar
Emekten geçip ekmeğe giden zorlu yol çok uzun,
Yaz gelip sıcakta buram terlerken bir bahçede
Soğuktan donmaktan korkarken kutubun birinde
Sabah akşam tıkış tıkış metroda otobüste
Ya da derin maviliklerde fırtınalar aşıpta
Hep geride kalanın sesinin duyulmadığı
En bayatından tazesine...
Dünyanın ekmeğini yedim
Nankörlük etmem, günle düne
Açlıktan tokluğa yaşamda
Dünya muhtaçken dilime
Helaldir; Kırıntı israfı haram bilene
Bu bir şeye benzetemedğin şey nedir ?
Gözünün önünden öylece akıp giden
Sonlu zamanda yaşanıp ardında kalan
Bir damla bir damla daha…Daha!
Çok abartmıyor musun? Artık bir dursan!
Yaşlanan anı olur mu? An değil midir özünde yaşanan:
Ben seninle,
Akıllıca saçmalamayı öğrenip;
Saçmalamaya devam edecekken.
Ara vermeden
Sen ise, saçmaladın benimle,
Hoşuna giderek;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!