Ardına saklandığım
Dışarda kaldığın soğuk gecenin
Sıcak bir sabahı olmaz mı hiç!
İçine gömüldüğüm benlerimle
Ardına saklandığım ne varsa
Teslim almadan onu
Yapışmadan yakasına
Teslimde olmadan
İki farklı bir, ikiden bir olup;
İki, yaşarsa; birde kendini
Kalpten kalbe akar halin
Ateş, yakmayacakmış söz verdi!
Sönmesin o zaman yangınlar
Kızıllık çalındığında yüzümüze
Alevler sardığında yanağımızdan
İçinde de dışında da bir değil miydik
Göğsümüzü daraltırken duman
Ne kötü şeydir, değil midir şu çaresizlik denen şey
İstemeye istemeye gitmek, kalmak ya da susmak!
Gidememek gidip de dönememek…
Gönlünce olmadıkça hiç bir şey. Bundan fayda ummak!
Dünü çok iyi hatırlamıyorum, hep unutuyorum
Uzun bir yolculuğa çıkmış gibiyim. Hayatım!
Az çoktan iyidir her zaman.
Az konuşmak çok susmaktan,
Az bilmek çok unutmaktan…
Sakınmak lazım en çok da
Azı bilmeden çoğa ulaşmaktan.
Ne çok şey var oysa görülecek,
Az kendimiz
Kulağım çınlıyor kendi hoş sesimden
Nedir bu kendimle verdiğim resim
Yetmiyormuş gibi bir de kendimi çektiğim?
Sessizliğim içimde, kimsesiz bir başıma kalınca
Sabah gün doğumlarında bir,
Bir de akşam gün dönümlerinde
Çok fazla değil; günde iki öğün
Öyle aranıyorum ki bugünlerde
Nedense hep kendimi buluyorum:
Güneşe yüzümü dönmüş halde
Üff olduğunda dizim
Çocukken farkettiğim...
Saraydan aşırılıp,
Kadına yakıştırılan;
Asalettten rezalete...
Hayatın rengi!
“Başımın üstünde yerin var!” diyordu her gördüğünde
Az sonra başına gelecekleri bilmeden, göremeden…
Arada dereler, tepeler, dağlar ve ovalar da olmasa;
Dünya dümdüz bir yuvarlak olurdu bildiğin oysa
Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal ama
Gönlüne göre bazen bıyığa çıkarsın bazen de inersin sakala
Bugün sanki başka biriyim!
Sanki Derin bir uykudaymışım gibi
Aynanın karşısında irkilerek ayıldım.
Sakallarımın ağardığı doğru mu?
Ya şakaklarım, kırışan gözaltılarım…
Gördüklerime inanmadığımdan sanırım;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!