Hiç bir şey aynı kalmıyor, her şey değişiyor sonuçta
Ne ben aynı benim ne de az önce baktığım manzara…
Işık hızıyla olmasa da ancak küçük insan bakışlarıyla
Gecenin karanlığından taa gün doğumunlarına
Dönüşüp duruyoruz zamanla değişen rengarenk ışıklarla…
Duyduğun, gördüğün, dokunduğun ve soluduğun ne varsa
Çiçekle açan
Çok mutlu ya da umutlu bir anında
Tüm sevdikleri hep beraber yanında
Her insanın yüzünde çiçekler açar da
Peki ya çiçekte insan açar mı arada sırada…
Çınarın gölgesi
Yaz günü bir koca çınarın serin gölgesinde
Oturmuşum elimde çayım keyfim yerinde
Hafiften de kaykılmışım tahtadan iskemlede
Kollarıma dayanmış başım; masanın üstünde
Buzdağının az üzerinde
Gündüzün beyazı içimde
Bin doğrudan bir gerçeğe
Mıknatıs gibi çekildiğim
Kaç kuzey var ki bildiğim?
Bilmediklerim daha çok!
Meltemdi doğrudan yüzüme hafifçe esen
Günbatımının eseriymiş doğruysa söylenen
Kısa günün peşinden gece çok uzamıştı
O an gönlümü bir düğünün heyecanı sarmış
Suya inen yıldızlardan ay yüzünü asmıştı
Ağaç gölgesinden kökünden sökülürken
Damlaya damlaya göl olmuyor
Artık yokluğa akıyor tüm sular
Gözler Boş bakıyor ama sözler
Can yakıyor, el yakıyor..
Kusurlar Ateş gibi yanıyor!
Yatağından kurumuş tüm ne varsa;
Onca değirmen varken
Ben seninle savaşmam
İstesem de savaşamam
Ben seninle savrulurum
Nereye çıksa da yollar...
Sağanakta sırılsıklam
Hangi ara bembeyaz olduk
Güya daha dün doğmuştuk
Bir değirmen misali bu Dünya
Dönüyor öğütüyor, unun da ufağına
Siz bir, ben de bin bir diyeyim
Sabahlara değin süren o gecelerde
Yavaştan başlar ateşi damarlarında
Yol gittikçe de hızlanır al yanaklarında
Kaldırımda büyülendiğinle rastlaştığında
Seni senden alır sonra uçurur kanadında
Toz pembe rüyadır bulut sandığın aslında
Uyandığın uykudur gerçeğin kapanında
Derinlik..
Kulağıma küpe olsun tüm sözlerim:
Daraldığında ya da çok bunaldığında
Tüm çıkışlar sonsuza kapatıldığında
Sırtüstü yat, varolan yıldızları say…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!