Her camide ettiğim duamda sen vardın
Senden ışık aldıkça köklerim
Her hücremde, kanımda sen vardın
Ben sende yokken henüz
Sen bende hep vardın
Yangınını söndürmeyen kayın ormanını dinliyorum
Az bilinen bir türküyü söylüyorum
Kulağına çalınan paslı zincir sesi oluyorum
Bazen kanarken kirletiyorum ellerini
Hayırsızım
Çaresizim
Affedebildim diye seni
Yaralarım yok mu oldu sandın
Özene incine yazarken seni
Şeksiz şüphesiz
Her dağın yükünü
Kaldırabilir miyim sandın
Kendi gölgesinin üzerine düşmüş bir avareyim
En uzun boylarında gölgeler karanlık çöküyor, biçareyim
Kaçmakla kurtulamayacağım bir dert içinde kalbim, el pençe divaneyim
Kapandı sansın çocuklar
Yüzümde hala taş izlerin, sersefil hengamedeyim
Zor değil ağlatabilmek timsahları
Botan Çayı esir bentlere
Düşerse bir bardak çay
Kirli suyundan
Bir kurban istersin
Bu kısa mutluluğa
,
Özlem kağıtlarda kaldı
Sevdiğin uzaklarda kaldı
Bunu bir tohumun kalbine yaz
Ne çaredir ki
Hiç bir iz yok sözlerimden
Seyrüsefer defterinde
Davudi sesin dağılıyor
Ağır ağır tüm iklimlerim üzerinde
Ülkenin batı yakasında
Kalbimde yankılansa hemen titrerdim
Gülüşünün ilk yansıması gülen gözlerim
İçinde aşkını görebildiğin
Aydım, yeni bir sürgün bu
Yalancı baharla yerleşti bu ağacın gövdesine
Gördüm minicik ellerini, titrek
Bir bebeğin gülümseyişiyle birlikte
Eğer bir güneş doğacaksa içinden
Değiştiyse eğer bir kez daha kıblegahın yönü
Denizlere açılan pencerelerin yok
Kanlı kuşların kursağında
Çiçek açmayan tohumlar gizli
Ellerinde ölü bir kedi
Fosforlu havayı soluyorsun inatla
Akçıl kuşların tüylerinde
Gece yarısı başladı sokulganlığın
Pürüzsüz bir gülümseme vardı yüzünde
Kusursuz saçların, sarıya çalar
Ölgün duvarları sarar sıcaklıkla
Aynada taranmaya alışkın değiller
Bir boşlukta tararsın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!