Atamıyorum kanımdan
Yorgun saçlarımdan
Yorganımın karanlık düşen yanından
Karanlık haberlerini
Son şehbenderin önünde duruyor
Kuyular dolusu hasret birikir
Suları çekilmiş çöl kuyularında
Kâğıdı yırtılınca
İkiye ayrılmış bir şiir iki denize düştü
Sen ak, ben kara bir denize bakıyorum
Bir avuç çakıl taşı
Sana dağların armağanı
Bir avuç yağmur
Sana göklerin sakladığı
Sana yeni bir şeyler getiremedim
Sıvacı kuşu yardıma geldi
Gidiyorum yeryüzünün bu yerinden
Sözlerimi ceplerimde biriktirip
Gidiyorum bu kentten
Adımladığın kaldırımları içime çekerek
Rüzgar kokunu getirdiğinde
Denizden uzaklaşıyor kıyılar
Sular çekiliyor hızla
Bu dünyanın gördüğü son kitlesel yıkım
Gökyüzünde dolunay
Gözlerinin değdiği yerlerde küllenmiş cepheler
Susuzluğunun farkında olamayan çöller
Gözlerini çekiyorsun karanlık yüzümden
Bir balık gibi yüzüyorsun derinde
Onlar birisine bağlanmayı azap sanıyorlar
Aşkın sırlarından bihaber
Sense ateşten ellerini uzatıyorsun
Bir hatırayı daha ilikliyorken yakama
Giderken
Çelik göğsünde çiçekler açmıştı
Paslı havayı solumak zordu
Kaç zamandır yas tutulmuyor ölülerin ardından
İnsanların sebepsizce terk ettiği beldelerde
Seni bulmak zordu
Her gece gibi
Zamanın katılaştığını hissetti
Yolunu kaybeden göçmen kuşlar
Garip bir şekil çizdi
Sinesini rüzgara verdi
Sesini gürültülü bir şelalenin sesine
Sermayem tükendi, işte ömrüm bu kadar dedim
Olur muydu, bulabilir miydik yönümüzü kar altında bilemedim
Giriftar olmuş en amansız dertlere güzelliğinden sebep
Nakletmekte bulmuştu mutluluğu atıl kalmış hislerini
Lale bahçesi beklemiş yıllar yılı beyhude, gör nasıl bir diyarda bulmuş kalbini
Üşüyünce, perdeleriyle örtmüş hatrı sorulmayan soğuk izlerini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!