Cehennem yürekli dağlarda
Canımı alırlar kurşunsuz
Yalnız değiliz sevgilim
Kuru ekmek yiyen çocukları görüyorum
Yorgun başlar eğilse de
Sen her daim aydınlatırsın
Dünyanın karanlık yüzünü
Bir yoksunluktur sana gelememek
Avuç içlerim terlerken elini tutamamak
Bir maveradır
Kimse böyle yorgun olamaz
Son demindeyiz mezarlıklar çağının
Gövdemden ayırdığın son uzvum da
Kansız ellerinde
Ama yaz geliyor sevgilim
Nemrut dağının ardı
Soluksuz kalmış bedenim
Nerdesin, nasılsın bilmeden
Akıyor, akıyor, akıyor sonsuz nehirler
Yatağına sığmıyor
Bentler yıkılıyor, köprüler ve en son
insanlar
Resimlerle gelmişti kadın
Kiminde bir yudum çayla bakıyordu
Kiminde hasır bir sandalyeden
Gözleri neden bu kadar derin?
Vardır, vardır elbet bir sebebi
Bir tebessüm
Araf karşılığı olamayacak bu ayrılık kavramının
Ezelden çizilmiş derin izler yol bilmez haritamda
Ne yana baksam kangren ayak izleri
Kayıp şehirden sana uzanan çıkmaz yolda
Sahipsiz endişeler, terk edilmiş bi diyar
Üç tarafı denizlerle çevrilmiş üstelik
Çok eskiden gerçek bir rüyada görmüş olmalıyım seni
O da senin gibi iğde kokusu bırakmıştı ardında
Payıma bir parça güzellik düşmedi
Ateş artığı bir kucak hatıra
Bu cesetle düşecek siyah gül kokan toprağa
Perçemlerin pas dolu bugünlerde
Üzerine bir gölge inmiş
Kelimesiz göklerden
İki güvercin kondu pencerene
Bu yükseklik korkutmaz onları
İki nefes bıraktılar pencerene
Bu duvarlar, perdeler hapsedemez onları
Hani bir gün bir sofra kurulmuştu
Ellerinle dokunmuştun zeytin tanelerine
Munis ve sokulgan ellerin baş köşede
Ben dünyanın en güzel perdesinde
Sesini duyuyordum
Ve sen yine gülüyordun




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!