Bu fecir, beni aydınlatamaz
Sana yalancı bir baharı getiremez
Beklet güzelliğini
Bir ölüm kardeşliğine gebe sır için
Hazır tut hüznünü ve sevincini
Beklentisiz ölüyor insanlar bugünlerde
Buluştuğumuz orman yanıyor
Gölgelerimiz eksiliyor
Ağaç önlerinden azar azar
Senin altın düşlerine erişemem
Çağlar boyu kente işleyen ağıtlarla
Odamın suskunluğuna bıraktın beni
Çiçekleri ezmeden gidiyorum
Atlar boyu otların arasından sürünerek
Biraz kaya tozu birikmiş ceplerimde
Mendilim hep kan ter içinde
Ellerimde ölmez otu kokusu
Üzerimde bir kartal gölgesi
Hani bazı geçitler vardır
Yurdumun dağlarında
Zigana’dan geçilebilir de
Ansızın beliren uçurumları
Geçemez olur gözlerim
Sen istemesen de, gölgeni görebilirim
Karanlık bozkırda alçalan azat kuşlarını
Bahçenin yüksek duvarlarından uçurabilirim
Yazgıları tek bir kelimene bağlıymışçasına
Başucunda kanatlarını yakabilirler
Sen de yüz çevirdiysen artık benden
Nevbete alışkın değil ruhum
Karanlıklar içinde aydınlık huzuruna erdim o gece
Biteviye arar dururum gayrı
Bir hazırlık içinde ya erguvanlar
Yeni bir devir açarlar incecik dallarıyla
Akşamın serin karanlığında
Gözlerimi nasıl sökebildin yüzümden
Nasıl durabiliyorsun çelikten bir gövde gibi karşımda
Elinde kocaman bir bavulla
Gitmenin telaşındasın
Daha ben henüz doğrulamadan
Bir adımın eşikteydi
Şiirleri unut
Elemsiz geceleri unut
Sesimi
Akim gayretimi
Sadakatimi
Ve yekpare sevincimi
Bir sel olsam
Yatağım yok
Gözlerinden taşarım
Bu yol karanlık mı karanlık
Gidemem bir adım öteye
Buraların yolu yordamı yok
Yokluğunu usladık bugünlerde
Tarlakuşları da biliyor artık
Heyecansız parlamaları bu yüzden
Yüzün, buhurlar içinde parlayan bir güneş
Nefesin göğsüme dolduğunda
Sefid hatıralar suya işlenir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!