Çaresiz çıkılacaktır o yolculuklara
Bir felaketin kıyamete dönüşeceği
Feryatların göğe yapraksız yükseleceği saatlerde
Bize çok uzak
Ama cansız
Ama soğuk bir bedenden
Bir ateşi yakıp bıraktılar sinemize
İçimize aldık tüten dumanıyla birlikte
Ateşin cürmü yetiyordu
Hali hazırdaki feryadımıza
Yeryüzünü delip geçen kederimize
Ama bilmiyorlardı
Tükeniyor ömrüm çok ağlıyorum
Sarıyor ruhumu acı bir keder
Örtüyor üstümü sensiz karanlık
Korkuyorum bir daha doğmaz güneşim
Aşılmaz demiştin bak dağların yalnız
Ayrılığı anlattın damla damla
Alnıma çakıldı sözlerin izli mermiler gibi
Kutupları da gösterdin
Çöle inen toz bulutlarını da
El sallıdım yalın bir boşluğa
Hazırlıksızımdır
Gidilmez denilen yerlere gitmişiz
Açılmaz denilen kapıların ardındayız
Anlatılamayacak bir hikayeden geçmişiz
Bir çavdarın kara gölgesinde oturup
Yalımlarını çoktan kaybetmiş ateşte ısınıyoruz
Birazdan güneş doğacak
Ürkütecek dünyayı sessizliğiyle
Biliyorum sen hala uykundasın
Sıradışı bir köprüyüm
Yollarının oldukça uzağında
Aç gözlerini sevgilim
Bahara durmuş yüzünde
Adını bilmediğim çiçekler yükselmiş
Senin ellerin de bir şey var
Görüyorum
Domaniç yaylasında
Çok seyre durduk kırlangıç çırpınışlarını
Çok sabır dağıttık zeytin ağacı gölgesi yokluğunda
Ahuzar döndü dolaştı gölgeler arasında
insanlar gibi
Bir hesaba durdu kuşların dilinde
Çok savaş görmüş gibi göçerken, dönerken
Sevdiğim gözlerinde
Güneşin ilk ışıklarını toplardı
Kesif karanlık bir gün kalırdı
Ellerimde
Yaralarım çok açıkta kaldı
Ağrı eşiğim çok gerilerde
Zamansız açan şu çiçek
İspatıdır ayrılığın
Minnacık bir tohum
Titreyen kalbinde
Beşinci mevsimi beklemekte
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!