Bu hücrede bekliyorum umarsızca
Kayalaşmış duvarlar dikiliyor önüme
Geçmişi olmayan ölüleri düşünüyorum
Seni düşünüyorum lacivert bir çöl gecesinde
Seni tanımadan geçen
Her tanımlı zaman diliminde
Sözlerime kan karıştı
Şiirlerime öfke
Eski bir gömleğin cebinde
Bir mektup unutuldu
Mürekkebi bir nehre karıştı
Zaman içerisinde
Bir kez gülmüşsün
Sevincim yaylalara taşınmış
Bir kez üşümüşsün
Okları ve mızrakları
Yanardağ ateşinde tutuşturulmuş
Kalabalık bir ordu toplamışım
Ömrümce senden bahsetsem
Sözlerimin ağırlığı seni üzebilir mi
Kaç günüm kalınca
Acıyarak sevebilirsin
Bu kar daha ne kadar yağacak kırılacak dallarıma
Gücüm yok dedim
Sana odalar dolusu katlanacak düş bırakıyorum
Boğazdan geçemeyen, yardımına muhtaç şilepleri
Denizlere sığmayan ters akıntıları
Dizginlenemeyen rüzgarları bırakıyorum
Bir çare ararken bütün bunlara
Sana ilk kez baktığım Haziran günlerine inat
Sen bana öyle baktıktan sonra
Ben bir daha şiir yazamadım
Bir sözüne saklandım aylarca
Sonra bir gelinciğin yuvasına
Karanlıktan hiç korkmadım
Çünkü bakışların vardı aklımda
Bilmediğin uzaklardan geldim
İçimde deli bir maral koşuyordu
Ateş altındaki yaşlı ormandan kaçar gibi
İçimde bir deli yalnızlık esiyordu
Bilmediğin uzakları anlattım
Olan ve olmayan
Bu iklimlere taşıdın beni
Bin bir çeşit çiçeklere yer yoktu artık
Biraz kiraz hevenkleri biriktirmiştim
Madem serencamı yoktu
Ne diye yakılacak odunları yükledin
Yazgısı kara şehirlerin üstüne
Acıyan yanlarımı gölge yaptım
Bilenmiş sözlerine
Kanımdaki zehre çare bulamadım
Çekildim bütün hatlarımla yalnızlığıma
Karşıma bile çıkmıyorsun artık
Elimde bir kağıt bir kalem
Çağın karanlıklarından
Sıyrılarak aştın bulutları
Her fırtınada
Güvenemeyeceğin kanatlarınla
Göğsüne bir mektup iliklemiştim
Geri dönmeyeceğin günler için




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!