Bir rüzgâr eser diye beklenir, dağlardan ovaya.
Bir haber gelse senden aynı şeydir benim için.
Sensizim hülyalarımda sen, dakikalar olur yıl üzgün.
Geçmek bilmiyor gün, kısa sürer bu ahvalim sandım.
Sabırsız kaldı söylemeyi bekleyen kelimeler.
Gönül taşıyabilir mi ki, bu gurbeti taşıyor içim.
Mış gibi bir hayatı, elimin tersiyle ittim.
Gezmektir, mavi yaz akşamlarına hasretim.
Kölelikten devşirmeydi, en kurnaz otları ezdim.
Başıma taç olmuştu görünmez acılarım.
Konuşsam anlayanım olmuyor sussam,
Uslanmak bilmeyen kederler olmuş kaderim.
İncinmesin diye tek, zalim fırtınalara oldum set.
Büyüttüm çıyanların, yılanların, kaçkın tilkilerin,
Bir tek başkasının emeğine göz dikenlerin içinde.
Serseri serkeş, et oburlara dolaştı etimi verdim.
Yanımda durmadı belim, yıkılmadım ayaktayım.
Sizler vardınız yavrular, meltemden esirgediğim.
Ne zor yutkunamıyorsun.
Tüm koşullar uygun.
Mecalin yok kapıyı açmaya.
Uzansan çöküyor göğsüne.
Dışarda bahar sen hala kışta.
Kalmışsın koca odada.
Senide bir gün vururlar yaşamak uğruna.
Edersen bulursun ya demiştim hatırla.
Soluğun doymak bilmeyen yağmuru boşuna.
Bir masalın başı sonu belirsiz olmasın sakın.
Hırsın senden büyük göstermemeli.
En fazla yaşınla eşit olmalı diye düşündüm.
Sağ çıkamam dil, din, fark etmez genç yaşlı.
Mavi gök, deniz kenarı kurtaramaz bu savaşta.
Her an unutulmuş hüzünlerim öldürür en başta.
Çöküyor ansızın üstüme üstüme, bin asırlık zaman.
Puslar içinden sıyrılıyor dumanlı ağır ağır mazim.
Dolabın kapısını açtığımda, kanepede oturduğumda.
Yağmur kokuyorsun, yerini almadan akşam.
Yazılmış masallardan almışsın hep ilham.
Sesin kır çiçeklerinden derlenmiş gibi.
Her diyarın güzellerinden çalmış rüzgâr seni.
Doruklardan ovalardan dağlardan toplanmış gibi.
Bir deli tutku var bende, hayranlığımı gizleyemem.
Her şey eksik duyulmaz çevrenin gürültüsünden.
Gönle ne etsen boş, sesi çıkmaz avazı çıksa da.
Sus pus olur, ruhları solgun kitleler içinden
Neylerse viran, bir kere bulaşmış solgun bir ruha.
Umut ahmağa bulaşmış yüz bulmuş sabırdan.
Çiçekler ekmek isterken toprağın bağrına.
Rengi kaçmış öfkeli kızıla boyalı dağlar.
Günah çıkarmak yok tövbeden kaçmak gerek.
Bu kadar günahı kırk kürek toprak gerek.
Zülümdür o gün çimene toprağa basmak.
Solmuş gülden edilen özre mukabil gerek.
Her gün, an be an gider bir şey.
Gelirde bir gün her şey gider.
Yanında titreyen, el olur gider.
Kalırsın çırıl çıplak böyle üşür.
İnceden bir örtü üstümde kalır.
Eksik geldik dünyaya eksiğiz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!