ÖZGEÇMİŞ
Yazarımız Van Başkale doğumludur. İlk ve orta okul öğrenimini Başkale’de , lise öğrenimini Gevaş Lisesi ve Van Mehmet Akif Ersoy Lisesi’nde , Yüksek öğrenimini Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi ile Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesinde tamamladı. Yüksek Lisansını Yüzüncü Yıl Üniversitesi “ Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Eğitim Yönetimi ve Teftişi Bilim Dalı’nda” yaptı.
1995 yılında İstanbul iline öğretmen olarak atandı. İstanbul’da iki yıl öğretmenlik yaptıktan sonra ...
Sonbahardı.
Bulutlar buğulu gözlerim gibi,
Ağlamaya hazırlanıyordu.
Yarım asırlık bir çınar,
Başı önünde,
Ağaçlara doğru yürüyordu…
Ben mülteciyim biraz
Evinden, barkından kopartılan
Ben mülteciyim biraz
Ayağına çelme takılan
Sen oluyordu herkes
Sen oluveriyordu herşey
Gecenin zifiri karanlığı
Saçların oluyordu
Güneşin doğuşu gözlerin...
Yıl Bin Dokuz Yüz Doksan Üç
Mayıs'ın Yirmi Dördü
Malatya'dan yola çıktı
Otuz üç vatan evladı
Yirmili yaşlarda
Sonra mı
Seni yazdım
Beyaz kağıtlara
Adına Şiir dediler...
İlçemize bahar geç, kış erken gelirdi. Çoğu zaman ilkbahar ile sonbahar arada kaynar, ilkbahar yaşanmadan bahar tadında bir yaz mevsimi yaşanırdı. Sonbahar beklenmeden de kış mevsimine geçilirdi. Yaz mevsiminde bile kaynak sular o kadar soğuk olurdu ki ellerinizi yıkayıncaya kadar buz kesilirdiniz. Bazen arkadaşlar arasında soğuk kaynak sulara aynı anda ayaklarımızı daldırır ve suyun soğukluğuna en uzun süre dayanma yarışı yapardık. Tabi ki en uzun süre 45 saniyeyi geçemezdi. Ayaklarınızı testere ile kesiliyor sanırdınız. Bu sulara soğusun diye bırakılan karpuzlar ortadan ikiye çatlardı. Uzun kış aylarından sonra kısa yaz mevsimi tam tadında yaşanırdı. Arada bir at yarışlarında yaşanan tatsız kavgalar sayılmazsa insan ilişkilerinin, komşulukların hakkı tam verilirdi. İnsanlar birbirlerini sever ve sayarlardı. Düğünlerde, taziyelerde inanılmaz bir dayanışma vardı. Herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya gayret ederdi.
İlçede İnsanlar genellikle kaçak yollardan yapılan sınır ticareti ve hayvancılıkla geçinirlerdi. Sıcak günlerin sayısı az olduğundan buğday dışında ciddi bir tarım faaliyeti yoktu.
1969 yılının Eylül ayıydı. Babam, köyden ilçeye taşınmıştı. Elindeki tüm hayvanlarını satmış kerpiçten yapılma, döşeme damlı, samanlı çamurla sıvanmış ve kireçle badanası yapılmış, iki katlı cumbalı şirin bir ev satın almıştı.
Anlatabilseydim eğer;
Sana Ebubekir’in
Sadakatini anlatırdım.
Tereddüt etmeden
Lafı eveleyip gevelemeden
-Muhammed öyle diyorsa öyledir
Anlat bana
Ellerini
O canım ellerini
Yumak yumak göğe açılınca
Içine inciler dökülen
O canım ellerini anlat
Sıradanlaştı seninle her şey
Günden güne azalıyorsun bende
Damla damla
Küçülüyor tükeniyorsun
Bakış bakış ölüyorsun içimde
Billur bir su gibi akardın
Penceremin baktığı sokaktan
Dalgalanırdı rüzgarda
Bir üzerlik gibi örülü saçların
Gözlerimle okşardım saçlarını
Beyaz yakanı düzeltirdim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!