Sıradan biri..
Affetmeyin. Size haksızlık edenleri, yüreğinizi yaralayanları, güveninizi hiçe sayanları affetmek zorunda değilsiniz. Hayat, her yarayı sarmak ya da her kırgınlığı unutmak zorunda olduğumuz bir yer değil. Bazen, affetmemek en doğru sınırdır. Her şeyi hoşgörmeye çalışmak, en derin yaralarınıza bile sırf “iyilik” adına göz yummak, aslında kendinize yaptığınız en büyük haksızlıktır.
Ey gönül, dünyaya aldanma, geçici olana bağlanma. Bütün bu göz kamaştıran süsler, içi boş, manasız bir hayalden ibaret. Ne mala ne mülke ne de insanlar arasında yücelen makamlara meyledip de ruhunu oyalama. Çünkü dünya, perdesini her an kapatabilir; ne elde ettiğin kalır, ne de peşinden koştuğun şeyler. Aldandığın sürece, gönlün ebedi huzurdan mahrum kalır.
Unutma ki bu alem, sadece bir yol. Asıl yurdun ise ötelerde, Rabb'ine varışta gizlidir. Dünya, ancak sınandığın bir durak; burada sabır, şükür ve teslimiyet gereklidir. Gözlerin ne kadar dünyaya baksa da, gönlünü ahirete döndürmelisin. Çünkü sana gerçek olan, Rabbinin varlığı ve sana duyduğu sevgidir.
Ey gönül, aldanma! Gerçek huzur, maddede değil, manada saklıdır. Her ne kadar geçici olana heves etsen de, içindeki sonsuzluğu ancak O'nda bulabilirsin. Sana en yakın olanı, kendi nefsinde ara. Rabbini tanıdıkça kendini, kendini bildikçe O'nu bulacaksın.
Zor oldu, ama bugün kendime itiraf ettim: Artık senden vazgeçiyorum. Kalbimde ne varsa, hepsini toparlayıp arkama bırakıyorum. Çünkü ne kadar sevdiysem, o kadar tükendim. Ne kadar beklediysem, o kadar kaybettim.
Seni sevmek, bir savaşı tek başına vermek gibiydi. Ama anladım ki, bu savaşı kazanmak mümkün değil. Ne sözlerim sana ulaşıyor, ne de hislerim seni sarıyor. Ben bu kadar çabalarken, sen hep sessizdin. Ve o sessizlik beni en çok yaralayan şey oldu.
Vazgeçmek kolay değil. Bir insan yüreğindeki hayalleri gömmeyi kolay kolay başaramaz. Ama ben seni severken, en çok kendimden vazgeçtim. Ve artık buna bir son vermek istiyorum. Seni düşünerek geçen her an, beni biraz daha eksiltti. Şimdi eksik kalmaya razıyım, yeter ki bu acı bitsin.
Bir zamanlar adını her nefesimde fısıldardım. Her sabah senin hayalinle başlar, geceleri yokluğuna sarılırdım. Ama şimdi, artık seni özlemiyorum. Kalbim aynı yerinde duruyor belki, ama içinde sen yoksun.
Seni özlemek, en büyük alışkanlığımdı. Her hatıran bir yara gibi içimde dolaşırdı. Ama zaman geçtikçe anladım: Özlemek sadece kendimi yitirmekti. Ve şimdi, seni düşünmeden de yaşayabildiğimi görüyorum.
Artık seni özlemiyorum, çünkü seni özlerken kendime haksızlık ettiğimi fark ettim. Sen benim için yokluğunun ne anlama geldiğini bile bilmeden yaşarken, ben her an seni taşımaktan yorulmuştum. Özlemekle geçen her gün, benim için kayıptı.
Ben sevmek istemiyorum. Kalbimin tekrar kırılma ihtimalini göze alamam. Sevmek güzeldir derler, ama aynı zamanda ne kadar yorucu, ne kadar acı verici olabileceğini kimse anlatmaz. O yüzden, artık kalbimi korumak istiyorum. Kendi duvarlarımın arkasında huzur bulmayı, kimseye boyun eğmeden güçlü kalmayı tercih ediyorum.
Sevmek istemiyorum, çünkü her sevgiyle birlikte gelen o beklentiler, o yıpratıcı hayal kırıklıkları... İnsan ne kadar severse, o kadar inciniyor sanki. Kendimi yine birinin ellerine teslim etmekten korkuyorum. Yine aynı döngünün içinde kaybolmak istemiyorum.
Belki de artık sadece kendimi sevmeliyim. Başkalarının sevgisinde aradığım huzuru, kendimde bulmalıyım. Çünkü sevmek istememek, aslında yorulmuş bir kalbin kendini koruma çabasıdır. Ve bu kez, o kalbi hak ettiği gibi koruyacağım.
Artık yoruldum… Güçlü görünmekten, her şey yolundaymış gibi davranmaktan, içimde kopan fırtınaları kimse fark etmesin diye susmaktan. Herkese iyi gelmeye çalışırken kendime kötü geldim. Kimseye yük olmamak için sustum, ama kendi yükümde ezildim.
Yoruldum… Anlatmaktan değil, anlatınca bile anlaşılmamaktan. Hep “geçer” diyenlerden, ama geçmeyen hislerden. İnsan bazen ağlamak istemiyor sadece… Anlaşılmak istiyor. Bir “buradayım” desin biri yeter… Ama herkes kendi telaşında, kimse kimsenin sessizliğini duymuyor artık.
Ama olsun… Yorulmak pes etmek değildir. Sadece bazen durup derin bir nefes almak gerekir. Ve hatırlamak: Bu yorgunluk geçer, çünkü içimde hâlâ bir parça umut var.
Bazen birinin hayatında olursun ama gerçekten orada değilsindir. Adın geçer, yüzün tanıdıktır belki ama hislerin yok sayılır, sözlerin duyulmaz. İşte ben de öyle kaldım birilerinin dünyasında… Vardım ama yoktum. Gülümsediğimde “iyi” sandılar, sustuğumda “boş ver” dediler. Oysa içimden geçen onca şeyi bir kez olsun sorsalar, belki anlatacak gücüm olurdu. Ama zamanla insan, yok sayıldığı yerde sessizce silinmeyi öğreniyor. En kötüsü de, seni unutmalarına bile gerek kalmıyor… Çünkü hiç gerçekten hatırlamıyorlardı.
Babam hep sessiz bir adamdı. Çocukken onun sevgisini sadece davranışlarında arardım; elini omzuma koyduğunda, sobaya birkaç odun daha attığında, okula geç kalmayayım diye sessizce kapımı açıp ışığı yaktığında… Ama hiç “seni seviyorum” demezdi. O iki kelimeyi bir kere bile duymadım ondan. Belki de en çok bu eksikti içimde. Şimdi yıllar geçti, ben de büyüdüm, onun gibi az konuşan, duygularını içine atan birine dönüştüm. Babam artık yaşlı ve hâlâ sessiz. Bazen aynı sofrada oturuyoruz ama kelimeler havada asılı kalıyor. İki yabancı gibi… Ve ben onu her gün biraz daha kaybediyorum. Onun anlatmadığı acılarını, içine gömdüğü hayal kırıklıklarını yüzündeki çizgilerden okumaya çalışıyorum. Belki de babam da sevmeyi böyle öğrendi; susarak, koruyarak, kendi canını yakarak. Ama yine de içimde hep bir çocuk kaldı, onun bir gün bana sarılıp “gurur duyuyorum” demesini bekleyen. Bazı sevgiler sessizdir ama yoklukları çok gürültü çıkarır. Babamın sustukları büyüttü beni, ama o suskunlukta bir türlü çocukluğumu tamamlayamadım.
Fırtınalar her zaman yıkıcı değildir. Evet, eserken korkutur, savurur, hatta bazen kayıplar yaşatır. Ama sonra fark edersin ki, o fırtına aslında seni yüklerinden kurtarmış, yolunu temizlemiştir. Hayat da böyle değil midir? Bizi zorlayan anlar, aslında ilerlememiz için yol açar.
Bazı fırtınalar, seni yavaşlatan, önünü tıkayan her şeyi önünden süpürür. Bir süre her şey darmadağın gibi görünür, ama sonra anlarsın ki, o karmaşanın içinde yeni bir düzen vardır. Bazen kaybettiğini sandıkların, aslında seni özgürleştirmiştir.
O fırtına esmese belki de aynı yerde, aynı yüklerle debelenip duracaktın. Ama hayat seni zorladı, seni salladı, hatta yıktı. Ve şimdi o yıkıntılar arasında gördüğün şey, sadece gerçek ihtiyaçların, gerçek hedeflerin.
Bazı insanlar gerçekten yüktür. Sırtınıza aldığınız, omuzlarınızda taşıdığınız, ama bir adım bile kıpırdatmayan bir ağırlık gibi. Hayatınıza anlam katacaklarını sanırsınız, ama varlıkları sizi tüketmekten başka bir işe yaramaz. Ne kadar emek verirseniz verin, ne kadar fedakarlık yaparsanız yapın, onlar hep daha fazlasını ister.
Bu yük, sadece yorulmanıza neden olmaz; zamanla kendi değerinizden de çalar. Onların memnuniyetsizliğini gidermeye çalışırken kendinizi unutursunuz, enerjinizi kaybedersiniz. Onların karamsarlığı, sizin huzurunuzu karartır.
Bazen en zor adım, bu yükleri bırakmak olur. Ama o adımı attığınızda, hafiflersiniz. Kendi hayatınızda, kendiniz için yürüdüğünüzü fark edersiniz. Her insan değerli değildir, ve bazı insanlar hayatınızda kaldıkça sizi aşağı çeker. Bazen en iyi tercih, yüklerinizi bırakıp yolunuza devam etmektir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!