Eşim, hayatımın anlamı ve en büyük şansımsın. Seninle geçen her an, ruhumu dinginleştiren bir melodinin en güzel notaları gibi. Senin gülüşünde kaybolmak, bakışlarında huzuru bulmak ve sevginde sığınak bulmak benim için tarifsiz bir mutluluk. Yolumun ışığı, kalbimin sığınağı ve ruhumun ebedi yoldaşısın. Her adımda elini tutmak, her zorlukta yanında olmak ve her mutluluğu seninle paylaşmak, bu dünyadaki en büyük şükrüm. Seninle yaşlanmak, her anı seninle dolu dolu geçirmek ve sonsuz aşkla birbirimize bağlı kalmak, benim en büyük hayalim. Sen, aşkın en saf ve en güzel halisin, benim her şeyimsin.
Eskisi gibi değilim artık. O eski halimi bulmaya çalışırken, kaybolan yanlarımı toparlayıp bambaşka biri oldum. Büyüdüm mü desem, yoksa sadece kırıldım mı, bilmiyorum. Ama her ne olduysa, içimde bir şeyler değişti. Eskisi kadar umutlu değilim belki, ama daha gerçekçiyim.
Bir zamanlar her şeyin güzel olacağına inanırdım. Şimdi ise, her şeyin bir bedeli olduğunu biliyorum. Eskiden kimseden vazgeçemezdim; şimdi, gitmesi gerekenlere kapıyı gösteriyorum. Yanımda kalmak isteyenler için de eski güvenim yok artık. Kimseye körü körüne inanmayı bıraktım.
Ben değiştim artık. Eskiden hayatın her küçük ayrıntısına tutunurdum, kimseyi kaybetmek istemezdim. Her acıyı kendimce katlanılabilir hale getirmeye çalışırdım. Ama şimdi biliyorum ki bazı şeyler, ne yaparsan yap değişmiyor. Bazı insanlar seni yarı yolda bırakıyor, bazı hayaller de sen ne kadar çabalarsan çabala gerçek olmuyor.
Ey benim geçip giden ömrüm,
Hangi baharın sabahında doğdun da, hangi akşamın hüznünde kayboldun?
Zamanın ellerinde büyüyen bir yaprak gibi, yeşerip solduğun günleri unutur musun?
Daha yeni başlayan şarkıları yarım bırakıp, vedalarla sustuğun o anları hatırlar mısın?
Ey benim dertle yoğrulan yüreğim,
Eylül, ayrılıkların mevsimidir. Havanın hafifçe serinlediği, yaprakların yavaşça sararıp dökülmeye başladığı bu zaman, bir vedayı simgeler. Yazın neşesi geride kalırken, kalplerimize ince bir hüzün dokunur. Güneşin ışıkları daha yumuşak, gökyüzü daha solgundur. Belki de bu yüzden, Eylül'ün her günü bir hatıra gibidir; hüzünle karışık bir gülümseme bırakır yüzümüzde.
Eylül, hayatın geçiciliğini hatırlatır bize. Sevdiklerimizden uzaklaştığımız, belki de kendimizle baş başa kaldığımız o özel anları getirir akla. O anlar, bir vedanın ağırlığını taşır; ama aynı zamanda yeni başlangıçların da habercisidir. Her bitiş, bir yeniliğin kapısını aralar.
Eylül, sessiz bir iç çekiştir. Bir pencere kenarında oturup dışarıyı izlerken, içimizde bir şeylerin eksildiğini hissederiz. Ancak bu eksiklik, yeni bir doluluğun habercisidir. Çünkü Eylül, sadece bir mevsim değil; aynı zamanda hayatın döngüsünün, değişimin ve kabullenmenin mevsimidir. Eylül, bizi olgunlaştırır, derinleştirir ve hayata dair yeni farkındalıklar kazandırır.
Her sabah uyandığında, yeni bir şansın olduğunu fark ediyor musun? Hayatın sana sunduğu bu fırsat, geçmişin yüklerinden kurtulmak ve her şeyi yeniden başlatmak için bir davet. Geçmişte ne yaşadığını, kimlerin seni kırdığını ya da ne kadar yara aldığını bir kenara bırak. Çünkü asıl önemli olan, bugün ne yapacağın.
Kimi zaman geçmişin gölgeleri zihnimize dolanır, bizi yere çeker. O anlarda, geleceğe dair umutlarımızı unutmaya başlarız. Fakat bil ki, o gölgeler senin gerçekliğin değil. Sen, o karanlıktan çok daha fazlasısın. Her yara, seni daha güçlü kılan birer izdir. Her zorluk, seni kendi ışığına bir adım daha yaklaştırır.
Geçmişte takılı kalmak, seni ileriye taşımaz. Bir kitabın aynı sayfasını defalarca okuduğunu düşün. O sayfada ne kadar vakit geçirirsen geçir, hikaye ilerlemez. Yeni sayfaları çevirmek, hikayenin devamını görebilmenin tek yoludur. O yüzden bugün, geçmişi arkanda bırakıp, yeni sayfayı açma zamanı.
Geldiğin yeri sakın unutma. Nereden başladığını, ne acılarla büyüdüğünü, hangi zorlukları aşarak bugünlere geldiğini hep hatırla. Çünkü unuttuğun her an, kaybolmaya biraz daha yaklaşırsın. İnsan, köklerini hatırladıkça güçlüdür.
Her zirve bir geçmişin üzerine kurulur. Ama zirvede unuttuğun her şey, seni bir gün en derinlere geri götürür. O yüzden ne kadar ilerlersen ilerle, geldiğin yeri sakın hafife alma. Çünkü kim olduğun, nereden geldiğinle şekillenir.
Geldiğin yeri unutma ki düştüğünde, kalkacak cesareti bulasın. Unutma ki hayatta, en çok yürüdüğün yollardan öğrenirsin. Ve unutma, geldiğin yer senin varlığının temelidir. Ne kadar uzağa gidersen git, kim olduğunu hatırlamak zorundasın.
Gelecekte bir gün geçecek; bu kesin. Saatler tıkırtıyla ilerleyecek, günler birbirini kovalayacak, mevsimler dönüp duracak. Her adım, bir öncekinden farklı bir dünyaya götürecek insanı. Belki de her birimiz, kendi küçük evrenlerimizde dolaşırken, zamanın çarklarında bir yere konacak taşlar gibi olacağız. Kimi zaman hızla dönecek bu çarklar, kimi zaman yavaşlayacak. Ama her seferinde, yeni bir yolculuk başlayacak.
Gelecek, bir umut ışığı gibi parlayacak bazen. İnsanların yüreklerinde yeşeren umutlar, yeni bir gün doğuracak her sabah. Her gün, yeni bir fırsatın kapısını aralayacak. Kimi zaman o kapılar, içinde sürprizlerle dolu maceralara açılacak, kimi zaman ise sessizce geçilecek. Ama her geçen gün, yeni bir şeyler öğrenilecek, yeni bir deneyim yaşanacak.
Geleceği tahmin etmek, bir sanat gibi. Herkesin kendi resmini çizeceği bir tuval, kendi hikayesini yazacağı bir defter gibi. Kimi zaman belirsizliklerle dolu, kimi zaman net çizgilerle belirlenmiş. Ama her durumda, insanın kendi yolunu bulacağı bir harita olacak.
Gelmeyecek bekleme, boşa çıkmış bir umudun, yorgun düşmüş bir kalbin ifadesidir. Belki de en zor olan, bekleyişin kendisidir. Her saniye geçtikçe içimizde bir umut filizlenir, o umut gelmezse, filizler solmaya başlar. Beklemek, kimi zaman bir hayalin peşinde koşmaktır; gelmeyeceğini bile bile, bir gün gerçekleşeceğine dair inançla. Bu inanç bizi ayakta tutar ama aynı zamanda her bekleyiş, ruhumuzda derin izler bırakır.
Zaman ilerlerken, beklemekten yorulmuş bir kalp, kendine yeni yollar arar. Belki de en iyisi, bu bekleyişe son vermek ve yolumuza devam etmektir. Çünkü hayat, beklemekle değil, adım atmakla, yeni yollar keşfetmekle geçer. Gelmeyecek olanın ardından değil, gelenin peşinde koşmak daha anlamlıdır.
Unutma ki, hayatta her şey gelir ve geçer. Beklemek bazen gerekli olabilir, ama önemli olan neyi beklediğimiz ve bu bekleyişin sonunda ne bulduğumuzdur. Gelmeyecek olanı beklemek yerine, hayatın bize sunduğu diğer fırsatları değerlendirmek en iyisidir. Çünkü beklemenin sonunda hayal kırıklığı değil, yeni başlangıçlar olmalıdır.
Gözlerimde hüzün, yüreğimde bir yangın. Adımlarınla birlikte uzaklaşırsan eğer, bu sokaklar birden bomboş kalır. İzbe sokakların sessizliği içimi sızlatırken, seninle geçirdiğimiz o anılar dağılır ruhumun her köşesine. Her adımında yankılanan sesin, bir zamanlar benimle çırpınan kalbimde iz bırakır.
Gidersen, bu şehir benim için anlamını yitirir. Her köşe başında senin hatıralarınla boğuşurken bulurum kendimi. Sokaklar bile seni arar, adımlarını özler gibi. Bir zamanlar seninle yürüdüğümüz o yollar, şimdi yarım kalmış bir hikayenin izlerini taşır.
Her durağın, her meydanın bir başka anlamı vardır artık. Seninle yaşadığımız o sonsuz anlara tanıklık eden duvarlar, şimdi sessizliğin ve yalnızlığın yükünü taşır. Seninle geçen o vakitler, ne kadar da hızlı geçmişti. Şimdi ise zaman durmuş gibi, her anın sonu gelmiyor gibi.
Gitmek bazen bir eylemden öte bir haykırışa dönüşür. "Git!" dersin, "Gitmeliyim!" dersin ama adımlar bir türlü atılmaz. Gitmekle kalmak arasındaki o ince çizgide, ne kendini bir yere ait hissedersin ne de gideceğin yere. Belki de kalmak gitmekten daha zordur; çünkü gitmek cesaret ister, ama kalmak sabır.
Sözcükler bazen yeterince güçlü değildir. "Git!" dediğin anda bile, içindeki ses "Gitme!" diye yankılanır. Bazen bir ayrılığın ortasında, bazen de bir vedanın eşiğinde, kalbinin derinliklerinde bir düğüm hissedersin. Gitmek, basit bir adım değil, bir dünyayı arkada bırakmaktır. Sevdiklerini, alışkanlıklarını, hatta belki de kim olduğunu...
Gitmek istemiştim, ama gidemedim. Ayaklarım geri geri gitti, yüreğim seni bırakamadı. Kalbimdeki o sıcaklık, bana gitmenin yanlış olduğunu fısıldadı. Belki de korktum, belki de alıştığım bu dünyadan kopmak zor geldi. Her adımda bir parçam geride kalıyordu, her adımda sen daha da yaklaşıyordun bana. Bir türlü o adımı atamadım, bir türlü seni arkamda bırakamadım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!