Yokluğunu açık açık yüzüme vuran bir gün daha geldi annem.
Sensizliğin tarifi hangi sözle yapılır hiç bilmiyorum.
Her şeyi öğretip yokluğunu öğretmeyen canım annem.
Annesizlik günüm kutlu olsun.
Zor oldu, ama bugün kendime itiraf ettim: Artık senden vazgeçiyorum. Kalbimde ne varsa, hepsini toparlayıp arkama bırakıyorum. Çünkü ne kadar sevdiysem, o kadar tükendim. Ne kadar beklediysem, o kadar kaybettim.
Seni sevmek, bir savaşı tek başına vermek gibiydi. Ama anladım ki, bu savaşı kazanmak mümkün değil. Ne sözlerim sana ulaşıyor, ne de hislerim seni sarıyor. Ben bu kadar çabalarken, sen hep sessizdin. Ve o sessizlik beni en çok yaralayan şey oldu.
Vazgeçmek kolay değil. Bir insan yüreğindeki hayalleri gömmeyi kolay kolay başaramaz. Ama ben seni severken, en çok kendimden vazgeçtim. Ve artık buna bir son vermek istiyorum. Seni düşünerek geçen her an, beni biraz daha eksiltti. Şimdi eksik kalmaya razıyım, yeter ki bu acı bitsin.
Bir zamanlar adını her nefesimde fısıldardım. Her sabah senin hayalinle başlar, geceleri yokluğuna sarılırdım. Ama şimdi, artık seni özlemiyorum. Kalbim aynı yerinde duruyor belki, ama içinde sen yoksun.
Seni özlemek, en büyük alışkanlığımdı. Her hatıran bir yara gibi içimde dolaşırdı. Ama zaman geçtikçe anladım: Özlemek sadece kendimi yitirmekti. Ve şimdi, seni düşünmeden de yaşayabildiğimi görüyorum.
Artık seni özlemiyorum, çünkü seni özlerken kendime haksızlık ettiğimi fark ettim. Sen benim için yokluğunun ne anlama geldiğini bile bilmeden yaşarken, ben her an seni taşımaktan yorulmuştum. Özlemekle geçen her gün, benim için kayıptı.
Ben sevmek istemiyorum. Kalbimin tekrar kırılma ihtimalini göze alamam. Sevmek güzeldir derler, ama aynı zamanda ne kadar yorucu, ne kadar acı verici olabileceğini kimse anlatmaz. O yüzden, artık kalbimi korumak istiyorum. Kendi duvarlarımın arkasında huzur bulmayı, kimseye boyun eğmeden güçlü kalmayı tercih ediyorum.
Sevmek istemiyorum, çünkü her sevgiyle birlikte gelen o beklentiler, o yıpratıcı hayal kırıklıkları... İnsan ne kadar severse, o kadar inciniyor sanki. Kendimi yine birinin ellerine teslim etmekten korkuyorum. Yine aynı döngünün içinde kaybolmak istemiyorum.
Belki de artık sadece kendimi sevmeliyim. Başkalarının sevgisinde aradığım huzuru, kendimde bulmalıyım. Çünkü sevmek istememek, aslında yorulmuş bir kalbin kendini koruma çabasıdır. Ve bu kez, o kalbi hak ettiği gibi koruyacağım.
Artık yoruldum… Güçlü görünmekten, her şey yolundaymış gibi davranmaktan, içimde kopan fırtınaları kimse fark etmesin diye susmaktan. Herkese iyi gelmeye çalışırken kendime kötü geldim. Kimseye yük olmamak için sustum, ama kendi yükümde ezildim.
Yoruldum… Anlatmaktan değil, anlatınca bile anlaşılmamaktan. Hep “geçer” diyenlerden, ama geçmeyen hislerden. İnsan bazen ağlamak istemiyor sadece… Anlaşılmak istiyor. Bir “buradayım” desin biri yeter… Ama herkes kendi telaşında, kimse kimsenin sessizliğini duymuyor artık.
Ama olsun… Yorulmak pes etmek değildir. Sadece bazen durup derin bir nefes almak gerekir. Ve hatırlamak: Bu yorgunluk geçer, çünkü içimde hâlâ bir parça umut var.
"Aşkın Büyülü Dünyası: Derin Duyguların Yolculuğu"
İnsanlık tarihinde belki de en derinlemesine incelenmiş ve en karmaşık duygulardan biri olan aşk, insanların yaşamlarına anlam katıp duygusal dünyalarını zenginleştiren bir olgudur. Aşkın tanımı her ne kadar kişiden kişiye değişse de, genel olarak bir başkasına duyulan yoğun bir sevgi ve bağlılık olarak ifade edilebilir. Aşkın farklı türleri ve yönleri olsa da, onun etkisi her zaman derin ve kalıcı olmuştur.
Aşkın büyülü dünyasına adım attığınızda, duygusal bir yolculuğa çıktığınızı fark edersiniz. İlk aşk, genellikle hayatın en unutulmaz deneyimlerinden biri olarak hatırlanır. Kalbin hızlı çarpması, ellerin titremesi ve kelebeklerin mideye konduğu hissi, ilk aşkın ne kadar çarpıcı olabileceğini gösterir. Bu aşama, genç bireylerin duygusal olgunluğa adım attığı ve ilişkiler hakkında temel deneyimler kazandığı bir dönemdir.
Aşk, her kalpte gizli bir hazine,
Derin denizler gibi bilinmez, sırlarla dolu.
Bir bakışta başlayan bu serüven,
Hayatın en güzel yolculuğuna dönüşür.
Gözler, aşkın dilini konuşur,
Aşk, kalbimizin yazdığı en güzel şiirdir.
Seninle geçen her an, bir ömre bedel.
Gözlerin, kalbimin içindeki en güzel yansıma.
Bana artık samimiyetsiz geliyorsun. Eskiden konuşmaların içimi ısıtırdı, şimdi ise her kelimenin arkasında soğuk bir boşluk var. O sıcak bakışların, içten gülüşlerin nereye gitti bilmiyorum. Sanki bir maskenin ardında saklanıyorsun artık, tanıdığım o kişi değilsin. Belki ben değiştim, belki de sen.
Anılarımızın arasına soğuk bir duvar örüldü sanki. Yanyana olsak da kilometrelerce uzaktayız şimdi. Ne zaman seni dinlesem, o eski samimiyeti arıyorum ama bulamıyorum. Her şey, her kelime yüzeyde kalıyor, derine inmiyor.
Birbirimize söyleyecek sözümüz kalmadı mı? Ya da biz söyleyeceklerimizi tüketirken mi kaybettik birbirimizi?
Bana bir yer kalmamış,
Ne sokaklarda adımlarımın izi var,
Ne de bir kapı eşiğinde ismim anılıyor.
Gittiğim her yol,
Başkasına çıkıyor artık.
Ve ben her durakta fazlalık,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!