Herkes beni alkışlıyor. Başardın diyorlar, hayalini gerçekleştirdin. Ama kimse gözlerimin arkasındaki yorgunluğu görmüyor. Kazandım, evet… ama neyi kaybettiğimi kimse sormuyor. Her şeyin en iyisine sahip oldum, ama hiçbir şeyin içinde ben kalmadım. Geceleri yalnız uyuyorum, sabahları yalnız uyanıyorum. Etrafımda onlarca insan var ama bir kişi bile “Gerçekten iyi misin?” demiyor. Çünkü herkes sadece sonuçla ilgileniyor, yolun nasıl kanattığını kimse merak etmiyor. Oysa ben bu noktaya gelene kadar kaç parçaya bölündüm, kaç kez vazgeçtim, kaç gece ağladım bilmiyorlar. Başarının bir bedeli varmış, ben o bedeli sessizce ödedim. Kendimi yavaş yavaş yok ederek… Sevdiklerimden uzaklaştım, hayallerim bile yabancılaştı bana. Şimdi kazandım, evet. Ama aynaya her baktığımda bir yabancıyla göz göze geliyorum. Kazanmanın bu kadar yalnız hissettireceğini bilseydim… belki hiç başlamazdım bu yola.
Kendimden özür diliyorum. Yüklerimi, kırgınlıklarımı, içimde biriktirdiğim tüm hayal kırıklıklarını sessizce taşıdığım için… Herkese şefkat gösterirken kendimi ihmal ettiğim, içimdeki yaraları görmezden geldiğim için özür diliyorum. Beni en çok üzen şeyleri kabullenip, kendime bunları yaşattığım için…
Kendimden özür diliyorum; hak ettiğim mutluluğu ertelediğim, sırf birilerini kırmamak uğruna kendimden vazgeçtiğim için. Başkalarının beklentilerine göre şekillenirken, kendi isteklerimi unuttuğum o anlar için özür diliyorum. Duygularımı hep arka planda tutarken, kendi hislerimi susturduğum için…
Kendimden özür diliyorum. O kadar çok şeyi görmezden gelip sustum ki… Kendimi hep daha sonra değer vereceğim bir yere koydum, daha sonra seveceğim, daha sonra dinleyeceğim. Ama o "sonra" hiç gelmedi, ben hep en sonda kaldım. Kendi içimde kırıldığım anları, susup kabullenmek zorunda hissettiğim anları birer birer geçiştirdim. Şimdi anlıyorum, en çok kendimi ihmal etmişim.
Kendime çok üzülüyorum. Çabaladığım, uğruna yorulduğum her şeyin beni böyle yıpratması canımı yakıyor. Kimseye belli etmedim, ama içimde taşıdığım ağırlıklar beni çoktan yere çekti. Kendimi unuttuğum, herkese yetişmeye çalıştığım o anların bedelini yine kendime ödetiyorum.
Kendi sesimi ne zaman susturdum, kendi mutluluğumu ne zaman erteledim, hatırlamıyorum. Ama şimdi, her kırıklıkta, her hayal kırıklığında bir kez daha fark ediyorum: En çok kendime yük olmuşum.
Belki de artık kendime üzülmek yerine, kendimi affetmeliyim. Çünkü hak ettiğim tek şey, yeniden güçlü olmayı öğrenmek. Ama ne kadar istesem de, bazen içimdeki kırgınlıkla başa çıkamıyorum. Belki bir gün, kendime iyi gelmeyi öğrenirim. Ama bugün sadece, kendime üzülebildiğim kadar üzülüyorum.
Bazen bir yabancının gözlerinde kaybolmak istiyorum.
Ne geçmişi bilsin, ne de kim olduğumu.
Sadece şu anı okusun üzerimden, satır satır.
İçimde susturamadığım sesleri duysun mesela...
Ama yargılamasın, sadece anlasın.
Bir omzun, bir kelimenin, bir suskunluğun iyileştirici gücünü anlasın.
Kendimden verdim, kendimi tükettim, en çok da kendime zarar verdim. Herkes için bir şeyler yapmaya çalışırken, kendimi unuttum. Herkes mutlu olsun diye sustum, görmezden geldim, dayanırım sandım. Ama dayanamadım.
Bir gün fark ettim ki, ben artık ben değilim. Aynaya baktığımda tanıdığım biri yok karşımda. O eski neşem, o eski hayallerim, o içimde taşıdığım umut… Hepsi birer birer eksilmiş. Ve en acısı ne biliyor musun? Bunun farkına vardığımda, artık çok geçti.
Kendimi bitirdim… Ama en kötüsü, kimsenin bunu fark etmemesi. Herkes benden almaya devam etti, ama kimse geri vermedi. Şimdi yorgunum, kırgınım, tükenmişim.
Bazen durup düşünmelisin; hayatın koşuşturmacasında kaybolurken, kendini unutuyorsun. Her şeyi çözmek zorunda değilsin, bazen sadece durup nefes alman yeter. İnsanlara hayır demeyi öğren; çünkü senin sınırların, kimsenin suistimal edemeyeceği kadar değerlidir. Hatalarını kabul et, ama kendini suçlama; çünkü büyümek, düşmekten korkmamakla başlar. Sevdiklerine değer ver, ama kendini kaybetme; unutma, kendi içindeki huzur, dışarıya yansıyan en güçlü ışık olur. Ve en önemlisi, yalnız kaldığında kendinle barışık olmayı öğren; çünkü hayatın en uzun yolculuğu, kendi iç dünyana yaptığın yolculuktur. Kendine inan, küçük adımların bile büyük fark yaratır.
Herkesi mutlu etmeye çalışırken kendini unuttuğun oldu mu hiç? Gülümsemeler dağıtıp içten içe tükenmek… Herkes için bir şeyler yaparken, kendin için hiçbir şey yapamamak. Bazen öyle zamanlar gelir ki, aynaya baktığında tanıyamazsın kendini. Çünkü seni sen yapan duyguların birer birer kaybolmuştur. Kırıldığın yerde susmuş, sevildiğini hissetmediğin yerde kalmış, değer görmediğin halde çabalamışsındır. En sonunda anlarsın: Kendine verdiğin değeri başkasından bekledikçe, sadece yıpranırsın. O yüzden bir yerden sonra durman gerekir. Çünkü herkesin yükünü taşırken, kendi kalbini ezersin. Ve ne yazık ki çoğu zaman, kendine en geç sıra gelir.
Keşke hep çocuk kalsaydık… İçimizde kırgınlıkların, hayal kırıklıklarının, yorgunlukların olmadığı o zamanlarda. En büyük derdimiz dizimizdeki yara, en büyük kaybımız elimizden düşen bir oyuncak olsaydı.
Keşke hep çocuk kalsaydık… İnsanların sözlerinin ardında başka niyetler aramadığımız, sevgilerin karşılık beklemeden verildiği, affetmenin bu kadar zor olmadığı o güzel günlerde yaşasaydık. O zaman dünya daha renkli, daha sıcak, daha gerçekti.
Büyüdükçe neyi kaybettik bilmiyorum. Ama sanki en masum hâlimizi geride bıraktık. Şimdi gülüşlerimizin ardında hüzünler, sessizliklerimizin içinde fırtınalar var. Eskiden koşarak gittiğimiz yollar, şimdi ayaklarımızı geri çekiyor.
Bazen düşünüyorum da… keşke seni bu kadar çok sevmeseydim. Belki o zaman bu kadar acımazdı içim, bu kadar öfkeyle karışık bir boşluk bırakmazdı gidişin. Oysa her şeyin fazlası zarar derlerdi ya, ben seni severken kendimi unuttum. Her sabah seni mutlu etmenin yollarını ararken, kendi mutsuzluğumu görmezden geldim. Senin her cümlene anlam yüklerken, kendi sustuklarımı yok saydım. Çünkü senin gülüşün benim için bir ödüldü, senin varlığın bir mucizeydi. Ama o mucize bir gün canımı yaktı. Şimdi geri dönsen ne değişir bilmiyorum… Belki hâlâ kalbimde sana ait yerler vardır, ama artık o yerlere ulaşamazsın. Çünkü ben artık kendime dönmeye çalışıyorum, senin gölgenin dışına çıkmaya… Ama bazı gölgeler vardır, güneş açsa da eksilmez. Seninki gibi. Seni hâlâ seviyor muyum bilmiyorum ama sana hâlâ kırgınım, bunu biliyorum. Ve içimde bir yer, hâlâ "keşke seni daha az sevseydim" diyor. Çünkü az sevseydim, az eksilirdim. Az güvenir, az yanılırdım. Ama çok sevdim… En büyük hatam da bu oldu.
Gülümsediğimde herkes iyiyim sandı, sustuğumda gurur yaptığımı düşündüler. Oysa içimde fırtınalar kopuyordu, anlatamadım. Çünkü anlatsam da anlamayacaklardı. En yakınımda olanlar bile, yüzümdeki ifadeyi çözemediler. “Sen güçlüsün” dediler… ama kimse güçlü olmam gerektiği için güçlü durduğumu fark etmedi. Kimse gece uykusuz kaldığım sebepleri sormadı, gündüz yüzüme yerleşen sahte tebessümün altındaki yorgunluğu görmedi. Herkes bir şeyler bekledi benden; anlayış, sabır, dayanıklılık… ama kimse dönüp de “Sen nasılsın, gerçekten iyi misin?” demedi. Zamanla öğrendim: insanlar seni görmek istedikleri gibi görür, anlamaya çalışmazlar. İçimde çığlıklar varken, dışarıdan sessiz sandılar beni. O yüzden yavaş yavaş kapattım kendimi. Sessizliğimi, en güvenli liman bildim. Çünkü ne zaman içimi açsam, fazlasıyla eksildim. En sonunda kabullendim… kimse beni gerçekten tanımadı. Ve belki de bu yüzden, ben de artık kimseye kendimi anlatmıyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!