kahkahası nasılsa ortasından kesik
adımları her yöne yarım
bakışları ancak kirpiklerinin ucuna kadar
suçsuzluğuyla suçlu
şarkısını bir kendi dinledi
ve tek kendine söyledi
ağustostu
unutulmuştum
anımsanmak için sevince
kırılgan bir güle
gömüldüm...
kimi şose kimi ışıksız karanlık
yoksunluğumu yüzüme vurmayan
yağmurla ıslak güneşle aydınlık
akşamları bastığım yeri görmüyorum
bu yağmurlar beni durduramıyacak
her yanım alev her şeyim yanık
attığım adımları zaptedemez zaman
yağmalanmış olsam da
gizli günahlarıyla anılarımın
ve yalnızlığım sırılsıklam iranî bir ezgi
acılarım dağılırdı geceye
semtleri ayrıran ana caddelere
ahh bugün pazar bedenim tatil
yüreğim değil
ben hayata gelişi güzel balıklama
küsmüşüm zamana sarı bir bahar pijaması üstümde
ölüm son bir abilik yapsa der güler köprüler yüzüme
köprüler ki karşılıksız severler benim gibi yaşayışını
neyi saklar içine attığın şarkı ağlamasız çocuk ürperişi
gözlerim gölet olur senin rahat balıklarına rengarenk
bulutlarda mayıs kampanası kalbim rezalete alışkın
koştuğum bu susuzluğu anımsayamıyorun
bir adım sonrasında bile acılarımın
yaşlanır zaman
sevgim dışında her şey
ağustos parkları kadar mütevazi ölmeliyim
beni unutmanı gördüm arasız bir yağmurdu
eski çocukluk hastalıklarımı ararken
koyu bir yalnızlıktan gözlerim yeni açık
dünyayaya uzak bir kentte
son paramla bir sinemadan çıkmıştım
sense şimdi bile
sakın konuştuğumuz yılgınlığa tutunma
bu yol en eski yolumuz
söğüt kokulu
genzimi yakan bir imkansızlık havası
tedirgin gidişlerin kaybolurken yastığımda
nereyi kimi düşünsem
el ayak çekildi günden
ben elini eteğini öpüyorum şiirin
hayatlar eksiliyor kaldırımlarda
kimbilir kaç odada umutlar boğazlanıyor
televizyon başında
benimse ne zamanım ne mekanım var




-
Öztürk Acun
Tüm YorumlarBravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.