Yaşlandım, ayağım değdi yerlere,
Yüksekten taş gibi düşüyor oldum.
Kurudu damarım, çekildi kanım,
En sıcak havada üşüyor oldum.
Yürek yumuşadı gözde yaş için,
Dön yüzünü mehtaba, sırmalaşsın saçların,
Serin gölgesi vursun yüzüne ağaçların,
Endamın heykelleşsin üstünde yamaçların,
Dünya böyle durdukça sen de dur, sen de varol.
Öyle kahkaha at ki; billurlaşsın kubbede,
Bir sabah erkenden gel vur kapımı,
Seni bir göreyim dünya gözüyle.
Eşikler üstünde söyle adımı,
Seni bir göreyim dünya gözüyle.
Gölgen fidan gibi düşsün içeri,
Bakarsan yüzüme bak öyle sessiz,
Dokunma yarama; açılır şimdi.
Ömrümü tükettim inan ki sensiz,
Elbette sevdadan kaçılır şimdi.
Seni sevdiğimi sakladım elden,
Ömür vardı son bulmaya,
Altımız taş, üstümüz taş,
Sap olmadan bir baltaya,
Gelsin bizim dolma gardaş.
Sakalları ele verdik,
O güzel kokun da kalmadı bomboş gelen rüzgarlarda,
Bulutlarımdan silinip gitti hayallerin,
Patikalarımdaki izlerini örtüverdi yapraklar,
Sesin duyulmaz oldu gökkubbemde,
Sıcaklığın canevimde titreyen bir mum alevi,
Hayır kalmadı gitti umutlarımda,
Sevda koktu yine bu şekersiz kahve,
Sevda koktu yine bu demli çaylar,
Bu kolonyalar, bu lavantalar,
Bu evler, bu dükkanlar,
Durgun ve sessiz denizi süsleyen bu mehtap,
Bu yıldızlar, bu samanyolları,
Her dönen tekerlek beni sana getiriyor,
Vapurların pervaneleri, uçakların motörleri,
Arabaların atları,
Kuşların kanatları,
Bulutlar ve rüzgar.
Sen benden uzak olmasan;
Uykularla savaştım,
Açlıklarla uğraştım,
Susuzluğa alıştım,
Oldum demirle ayni.
Bir noktadan fırlandım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!