Kirli, kara akşamlar kesti yollarımı yine
Gümüş rengi sabahlar içinde,
Tanıdığım, bildiğim, usandığım akşamlar,
Buyruklarına güç, zulümlerine akıl yetiremediğim,
Başlayıp da bitiremediğim
Akşamlar.
Güzel aylık seni elden
Sakınırım, kıskanırım.
Gözler kendi gözüm olsa;
Sakınırım, kıskanırım.
Konuğum bana geldi, menzilden karşıladım,
Kendimi sunar oldum O 'na kurban yerine.
Açtım ardına kadar evimin kapısını,
Başım hazırlanmıştır O 'na divan yerine.
Ayrıldığın gün, döndüm ki; evde oturuyorsun,
evde, benim evimde, tanıdık dört duvarımın arasında,
yine ayni koltuktasın
ve bakıyorsun.
Gözbebeklerin çivilenip kalmış gözbebeklerimde,
bir hazin akşam vakti, öylece duruyorsun,
Bir varmış, bir de yokmuş,
Bir harami varmış ‘Kotanlı Memo’ namında,
Bir başına Dağlar Padişahı,
Bir başına Dağlar Hakimi,
Kervan yollarını bir başına kesen uğru.
Ne vurmadığı kervam kalmış,
Yıldızlar toplasam kalbur dolusu
Engin gökyüzünde kurarak pusu.
Çalarken sevdanın eşref borusu
Yağmur gibi serpsem senin başına.
Koparsam gülleri körpe dallardan,
Soluduğum sensin Abant çiçekleri gibi,
Karadeniz ‘e ulaşan Yeşilırmak gibi sevdiğim sen,
Övdüğüm sensin uzun boylu, Kızılırmak ‘larca,
Bir yanın çiçek mahşeri Ağrı Dağı,
Bir yanın Ilgaz,
Bir yanın
Yine akkorlaştı bu karasevda yüreğimde,
Yine ateşler, alevler içinde kaldı dört bir yanım,
Dilimde yine ateş lezzeti,
Dudaklarımda yine kanımın tadı,
Kulakların duymamaya mı kararlı elkızı, ellerkızı
Feryadı?
Her saniye sana doğru geliyorum kervan kervan,
yükler dolusu çilelerim,
kırbalar dolusu acılarım,
heybeler dolusu ayrılıklarım,
hurçlar dolusu özlemlerim
ve bir karasevdaya esir olmuş yüreğiyle
Kim bilir, içimde bir yüreğin çocuk gibi ağladığını?
Gözyaşları döküp durduğunu bir köşede?
İki elini göğsüne bağladığını öksüzler misali?
Kim bilir, yanıp kavrulduğunu alevler arasında?
Sine denilen şey camdan değil ki;
Şunun şurasında.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!