Vaktinden önce iner oldu akşamlarım,
Vaktinden önce batar oldu güneşler,
Denizler vaktinden önce çıkar oldu denizliğinden,
Ormanlar ormanlığından,
Tepeler tepeliklerinden,
Sular suluklarından,
VALİ
1- ÇELEBİ BÖYLE OLUR…
Akşam, serin bir rüzgarla birlikte doğudan batıya doğru ıslıklar çala çala gelmiş, dağda hayvan otlatan çobana sürüsünü toplatmış, onu ılımlı tepelerden düze indirmiş, çoluğa-çocuğa oyunu-moyunu paydos ettirmiş, erkekleri kahvehaneye doldurmuş, kadınları evlere tepmiş, güneşini söndürüp yıldızlarını yakmış, köyü kapkara bir çarşaf gibi sarıp sarmalamış, bellekleri doldurup taşan söylencelerdeki hayalleri uykularından kaldırıp karanlıklara salmıştı.
Yollardan-kervanlardan uzak, sudan-elektrikten yoksun köy; yorgunluğuyla, umarsızlığıyla, dalgınlığıyla, sızlayıp duran kemikleriyle, pul pul dökülmüş etleriyle, kırışık-buruşuk yüzüyle, titreyen bacaklarıyla ve elleriyle, dinlenmek ve kendini dinlemek için silik ve bakımsız köşesine çekilmişti.
Alınmamış dara va mı?
Sarılmamış yara va mı?
‘Zam…’, ‘Zam…’ ama para va mı?
Va mı bunun başka yolu?
Ne yapmışız? Borç almışız,
Gülüm benim,
Gölüm benim,
Van Gölü ‘m! ..
Yine durgun musun hüzünlerimce,
Maviden yeşile dönen renklerinle yine sessiz misin,
Yine öpüp duruyor musun rıhtımın kıyılarını,
Öyle vermişim ki kalbimi sana,
Eriyip eriyip tükeniyorum.
Ne pembe umutlar verdin ki bana
Yıllardır hasrete direniyorum.
Baktığım her şeyde yalnız sen varsın,
Yine dağladılar yürek yaramı kızgın demirlerle,
Yine yükseldi dumanlarım bulutlarca,
Sızılarım yine işledi kemiklerime,
Üstüme yine çullandı karabasanlar,
Yine bir başıma kaldım devler karşısında,
Ne halimden anlar elkızı, ellerkızı, ne karasevdamdan,
Mehtabın tadı-lezzeti kalmamış,
Denizin öyle,
Martıların öyle,
Sanki soluk alıyorum çamlar arasında, havasız,
Sanki fıkır fıkır kaynayan kaynak başındayım, susuz
Veya uykusuz, derin derin gafletler içinde,
Bu kadar mı beter edermiş insanı karasevda?
Seleyi suya, umutlarımı yele vermişim.
Zikrine gönül veren,
Rabb ‘ine can adayan
Dervişlere dönmüşüm;
Acılarım başlar körpe sabahlarla,
Bu sabah güneş yine sensiz doğdu,
Yine sensiz vurdu pencereme, kapıma.
Ne çimenlerde o eski canlılık,
Ne çiçeklerde o eski heyecan,
Ne de yeni bir güne başladı benim için
Yaşam.
Neden bu üveyik sesleri yaralıyor beni,
Neden bu keman sesi gırtlağıma sürtünüyor
Do majörden,
Neden bu yozun kokularını salamıyorum ciğerlerimden,
Neden bu gemiler çekiyor arkalarından beni?
Bilemem.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!