Çekildim köşeme, yazmaya seni
Kalem suskun, kağıt hasta, hal yorgun
Yüzümün bir yanı yastık deseni
Gece suskun, döşek hasta, kol yorgun.
Susmuştum yıllar önce, dilime lal değmişti
Önüme taş koyana, yol benim diyemedim
Yenilgiyi kutsayan ruhum boyun eğmişti
Ağız benim, dudaklar, dil benim diyemedim
Peşkeş çekmişti oysa avcı, köpeği kurda
Sus ey gönül, sükûttadır keramet
Dilde mahpus kalan sözde hayır var
Güzel bakan kalpte olur feraset
Kem nazardan uzak gözde hayır var
Yüreğini açma yâda yorarsın
Ben ki şairim, son kez tutmalıyım elini
Karışmalı kanıma avuçlarının teri
Nefesin her atımda yeni bir can veriyor
Yıldızların, nurunla kamaşıyor gözleri
Aşıkların derdinle geceden gün deriyor.
Demiri tavında işleyen kimdi?
Baharı yağmurla besleyen odur?
Ölürken cenneti düşleyen kimdi?
Yaşarken kalbini süsleyen odur?
Pas tuttu demir
Beni en sevdiğim türküler yaktı
Bizim havalarda hasta oldum ben
Kime ne diyeyim, ne gelir elden
El değil ki anam öksüz bıraktı
Beni en sevdiğim türküler yaktı
Gözlerin tanıdık, uzak değiller
Kazıdım gönlüme bakışlarını
Ya gül goncaları ya karanfiller
O gözler, umutla düşler yarını
Resmettim duvara tebessümünü
Yorulmuş bir kalbin içinde sızı
Zamanla insanı taşa çevirir
Feryadın suskunu, derdin ıssızı
Bahar mevsimini kışa çevirir
Ötüşen serçeler gibi kırılgan
Gözlerin ürperiyordu karşımda
Bakışına sinmiş kaç inci mercan
Kaç güvercin kalbindeki heyecan
Bilsen/ belirirdi yanıbaşımda
İyi insanlar vardı, birer birer gittiler
Topyekûn sükut ettik, sözcük dudağa küstü.
Üç kuruşluk aklı da yitirdik, delirttiler
Yüz aynaya, göz göze, dudak dudağa küstü.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!