Düşüme yıkıcı bir ihtilal gibi girdin Jordanka Andonova
çoktan unutmuştum seni usulca tükenen bu yaşamda
demek böyle oluyormuş yaşlar biraz ileri gidince
bir suskun yağmur gibi hüküm sürerken yalnızlık
durup durup eskimiş günler anımsanıyormuş
Kırmızı minik bir tabelada gördüm adını
süslemişti mahallemizin küçük bir sokağını
beyaz çiçeklere bezenmişti evlerin her yanı
geçerken oradan o güzelim kokularına sarındım
başımda hazan yelleri esti uçuştu tel tel saçlarım
avuçlarımı bir sıcaklık aldı bir an ellerin sandım
Hava soğuk
dışında sessiz bir fırtına
içinde karın nefesi var
biliyorum üşüyorsun
gel artık biraz ısın
sokul yüreğimin sıcağına
Hazan mevsimi arkamızda
nazlı sarılar ayrılıkların tanığı
bir yanımız yar kucağı
bir yanımız toprak ana
ağaçlar yaprak dökmede
hüznün her tonuna
Bir serçenin tükenmez ürkekliği var
son ışığını saklayan akşam güneşinde
minicik bir yürek gibi parlıyor gözlerimde
ışıktan renkler düşüyor ellerime tutamıyorum
avuçlarımdan kayıp süzülüyor gökyüzü
kanatlanıp uçmak yakalamak istiyorum
Dilim çoktandır suskun
bedenim yıllardır yorgun
gittiğim uzun bir yol
bitmeyen bir umut ister
böyle acıyı sevmek değil
yüreğim hep yarık gülüm
Hayalimdeki suretin içimden geçer
taşkın bir nehir olur durduramam
akar gidersin yüreğimin kuytusuna
Çılgın bir temmuzun
çılgın bir son gün batımında
çaldın ateşini yüreğimin
kelebeklerin buzdan kanatlarında
çaldın o umarsız ateşi
doğrusuz sözler içinde
Senden esen rüzgâr
özlediğim kokun var
üzerimde sinmiş duruyor
yüreğim bir gül bahçesi
tenim gül kokuyor
Sevmiş miydim seni
beni sevmiş miydin
sevmiş miydik birbirimizi
zaman ne kadar geç sormak için bunları
bir çırpıda bitirdik bir sevdayı
cevapsız sorgular içinde tükettik kendimizi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!