Nerede sizlerin anıtları, muharebeleri, şehitleri?
Nerede kabilelerinizin anısı? Efendiler,
şu gri kasada. Deniz. Deniz
kilit altına aldı onları. Deniz Tarih’tir.
Önce, dalgalanan petrol vardı,
Senin küçük elinden filizlendi daha önce
kendi özlerini
coğrafyanın hayretine dağıtan
varlıklar.
Böylelikle dönüştü Camõens
her daim çiçeklenen
Uyandım düşlerin toprağı yittiğinde
altında yatağımın.
Külden kör bir sütun gerindi
gecenin ortasında,
soruyorum sana: öldüm mü ben?
Uzat ellerini bana gezegen çatlaklarının ortasından,
I
Porselen renkleriyle yatırın beni,
Çünkü bana göre habistir ayna.
II
Dolanır rüzgâr buğday üstünde
Mürşitten müridine:
Bugün en küçük notaları bulacağız,
kağıtta bulunmayanları
fakat sestekileri, teldekileri,
havadakini, saçtakini, kulaktakini
Ölmeyi sürdürürüm yeniden.
Çöker damarlar, açılır
Uyuyan çocukların
Küçük yumrukları gibi.
Eski mezarların anısı,
Kokuşan et ve solucanlar
Devinim İçinde
Asla en büyük gün değil o doygun gün.
Susuzluğun bir günüdür en iyi gün.
Galiba amaç ve anlam bulunur yolculuğumuzda -
Kapıma geldiğinde bakmadım yüzüne
Gittiğinde yüreğim de gitti peşinden
O kara gözler, o pembe yanaklar nerede
O rayiha, o yüzdeki renk nerede
Seslendi bana sevdiğim: ey çılgın bülbül
Bilirim bazen yürüdüğün
Yolu, körfezin yukarılarında;
Bir rüzgârdır o uzak denizden
Saçının rayihasını estirip getiren bana.
Ya da bu bahçedeki esinti
Niçin öylesine sertçe itersiniz birbirinizi
otobüste, kış kendi başına yeterince dehşetlidir.
Ne biliyoruz ki iyilik ve kötülük hakkında?
Bunalım kokusuna katkıda bulunmayalım.
İnsanların çoğu yaşamak için büyük
çaba gösterir, ve her sabah uyanma görevini




-
Esel Arslan
Tüm YorumlarEdebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla