Nasıl tırmanıyor toprak mısırın arasından arayarak
süt beyazı ışığı, yoncanın yelesini ve katı fildişini,
olgun buğday başaklarının muhteşem ağını
ve çekirdekler gibi saçılan bütün altın ülkeleri?
Soğan yemek istiyorum, getir bana bir tane pazardan,
“Efsaneler ve Mirolóyiler”den
1
Gözleri dağlanmış adamın aşkı hakkında söylencedir
Prensti O
Sardese giderken
Anlatır bana gördüklerini
mağaraları, dağdaki çökmüş duvarları
dağdaki bir resmi
Bilmem ki kim
yontmuş kimin heykelini
Kollar masa üstünde
Bakıp duruyorlar yağmurda
Bardaklar boşalmış
Bakıp duruyorlar
Kımıldamadan
Konuşmadan
- I -
Başlangıcımdadır sonum. Sıra sıra
Evler yükselir ve düşer, harap olur, genişletilir,
Kaldırılır, tahrip edilir, onarılır, ya da yerleri
Açık bir arazi olur, ya da bir fabrika, ya da bir çevre yolu.
Yeni binaya eski taş, yeni ateşlere eski kereste,
En sıcak günlerdeki yağmur dolu bir gecede
gördüm ender bir görüntüyü:
ebemkuşaklarının titreyen göksel ışığını
buluttan süzülürken
- ve ölümden hemen önceki
en son kızgın bakışını düşündüm kirpiklerinin!
Sonsuzluğun yakarışından bir çocuk gibi
bilinmedik bir elde ağını ören bir örümcek gibi,
bu boş döküm kalıbına sarkar göz
gırtlağın terkedilmiş kürsüsünden iner
ve karışır göğsün kavgacı papaz toplantısına
duyguların rayihasından ve düşüşü hazırlayan kapaklardan
Çocukken
kendi kendime oynardım
okul avlusunun bir köşesinde
bir başıma.
Nefret ederdim oyuncak bebeklerden
Şarkı söyleyelim aşk ve tembellik hakkında,
Başka hiçbir şey sahiplenmeye değmez.
Birçok ülkede bulunmuş olsam da,
Başka yerde yaşamaya değmez.
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla