Kumda yürürken
karar verdim senden ayrılmaya.
Titreyen karanlık çamura
bastım,
ve battığımda ve sen geldiğinde,
Düşüncemde yakalıyorum gölgeleri ağımda derin yalnızlığımda
sen de ne uzaksın, ah, herkesten daha da uzak.
Düşüncemde uçuruyorum kuşları, siliyorum resimleri,
gömüyorum aşkın yeşil dallarını.
Sislerin çan kulesi, ne uzaksın, ne yükseksin yukarda!
Shin’in yüksek evine bakmak için
Doğar güneş eşyaların güneydoğu köşesinden,
Rafu adlı bir kızları vardır çünkü,
Kendi kendisine “Tül Peçe” ismini takmış (hoş kız) ,
Değil mi ki kentin güney surundan topladığı
İpekböceklerini besler dutla.
Canıma kıymayı düşündüm çünkü sadece bir duvarcıyım ben
ve sen de eczane işleten bir adamı seven bir kadınsın.
Eskisi gibi aldırmam şimdilerde; eskisinden daha da düzgün yerleştiririm
tuğlaları ve hafiften şarkı söylerim kullanırken malamı ikindileri.
Güneş gözlerimdeyse ve merdiven sarsaksa
ve harç keresteleri yanlış yerdeyse, seni düşünürüm.
Öğle melteminde kımıldıyor
bir dalın gölgesi duvarda,
yeterince dünyasal
ve göz hesaba katılırsa
bir gök oyununda
yer alabilmek için yeterli.
Donmuş toprağın dalgasını duvar dibine gönderen
Duvarı sevmeyen bir şeyler vardır,
Ve güneş altında kazara döker yukarıdaki iri kayaları,
Ve iki kişinin yan yana geçebileceği boşluklar oluşturur.
Avcıların marifeti başka bir şeydir:
Taş üstünde taş bırakmadıklarında
Artık oynamıyorum otlaklarda ve korkuyorum sallanırken genç kızlarla salıncakta. Meyva yüklü dal gibiyim çünkü.
O denli zayıfım ki, bir gülün kokusu bayıltabilir beni öğle-uykusundayken, indiğimde bahçeye doğru. Ve rüzgârın atışı akşamları tedirgin eder beni, boğar beni acılarda. Bu gece bana karşı acımasızsa eğer, öldürebilir beni efendimin tek bir bakışı bile.
Gabriela Mistral
Duyman için beni,
sözcüklerim
sivrilir ve incelir
sahillerde martının izleri gibi.
Boynuna bir gerdanlık, sarhoş bir çan
Bozkırın üstündeki güherçilenin şafağıydı.
Kar beyazı dondurucu bir odası olan
bir gemiyle yola çıkan azotla
titredi gezegen.
Bugün görüyorum iz bırakmadan
Büyük Okyanus'un kumuna açılanlardan
Brezilya, Eurico Dutra, sıcak
ülkelerin ürküten tavus kuşu,
zehirli havanın
acı dallarıyla şişman,
kara kurbağa Amerikan ayımızın
siyah bataklığından:
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla