Bir çok katıyla, koridorlarıyla, toplantı odaları
ve konferans donanımlarıyla
esrarengiz bir oteldir insan zihni.
Resepsiyonda tartışma götürmez mantık hükmeder
gündüzleri. Geceleri her şeye göz kulak olur
bir neandertaler.
Sakin,
Serin çehresi nehrin
Öp beni dedi.
Langston Hughes
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
Ölü arzunun vârisidir huzur,
Ya bolluk öldürdü karabatağı
Mutlu bir saatte, veya uyku veya ölüm
Boğdu onu hülyalı suların derininde,
O ateşin külleridir huzur,
O kralın vârisidir, o gezinin hanıdır.
Boştur yollar,
Boştur bu ülkenin yolları
Ve çiçekler
Ağır başlarıyla
Eğilmişler.
Boşuna eğilmişler.
Geceleri at sürerken
taşıyorsun kara sırtında
korkunun yaşayan tohumunu.
Kendini ötelere taşıyan bir ırmaksın sen
ve fırlıyorum öteye geçerken
Doygun ırmağın üstünde salınırken
Altın koyusu iri salkımlar
Yakamozlu suların üstündeki kanatlar dalgınlaşır
Kasvetli günlerle.
Kızgın bir dalga tufanı
Irmakların sevdiği hayaletin bir ağacın
damarları gibi, uğramış saldırısına
mavi suyun ve berrak damlaların:
kara bir tanrıçanın elmaları dişlemesi;
çıplak uyandığında baktın ki
dövme yapmış ırmaklar gövdene,
Irmaklar tanıdım:
Dünya kadar yaşlı ve insan damarlarındaki
İnsan kanının çağıltısından daha yaşlı
Irmaklar tanıdım.
Irmaklar kadar derindi ruhum.
İşe Sıfırdan Başlamak
… Ölüm dik dik bakar bizim tutkularımıza, ve sustururuz onları; hayata karşı olan şey ne ise onunla uyumlu yaparız arzularımızı; ve varoluşumuzun büyük kısmını kâr ve güç bulmanın lânet arayışına dayanak yaparız. … Bir bütün olarak bakıldığında, otorite ve para gerçekten de âşıkların öpüşlerinin nasıl olacağını düzenleyebilir mi? Veya kaç para olacaklarını belirlediklerinden dolayı şarabın tadını, veya senin rüyalarını veya bir dağ yamacındaki kekik kokusunu belirleyebilir mi? Eğer böyleyse ve böyle yapabiliyorlarsa, dünya tersine dönmüş demektir, ve ben bu dünyayı düzeltmek istiyorum. … Öyle alışmışlar ki insanlar korkmaya, öldürmeye, hor görmeye ve nefrete, içlerinde kendilerinin yanlış davrandığını fısıldayan sese sağır kalırlar, ve kendi hayatlarında tiksindikleri ne varsa onları basitçe yansıtır tavırları. Bu yüzden kendi umutsuzluklarını baskılayabilecek ilaçları tercih ederler – bu şipşak tedavi yanılsaması onları oyalar. Fakat onları yiyip tüketen kanser baki kalır. … Ölüm yakalar seni ve sendeleyip kayarsın hayattan, harap düşersin muhasebe defterlerini tutmaktan ve gündelik sefaletin bilançolarından, veya abartılı bir siyasetçi misali desteklenir marifetin, çünkü çok mükemmel bir şekilde ölmeyi başarabildin. Nefret etsen bile güçten, her şeye rağmen gene de saygı gösterirsin güce, çünkü bütün menfur eylemlerini onaylayan o reddeden küstah tavrını güçten ödünç almışsındır. Fakat hayat küçük düşürür en harika teorileri olanları bile. Buyrukları ve yasaları ve sınırları çevreleyen cesaret ve gülüş hazlardan doğar sadece; bir çocuğun masumiyetiyle düşer üstüne hâlâ yargılayanların, baskı kuranların, hesap yapanların ve yönetenlerin. … Bırakalım ölüler gömsünler yaşayan ölüleri. … Kendi arzularını terk eden herkesin keşfedeceği üzere, zehirlidir ölü gerçekler. … Diğer öbür kitaplardan daha fazlasını söylemiyorsa şayet, nedir ki değeri o kitabın? … her birimizin taşıdığı yalan sadece tam da ne yapmak istiyorsak onu pişmanlık duymaksızın ve kararsızlık yaşamadan yaparak dağıtılabilir. Burada hangi yalanlar kalmışsa senin arzuların kökünü kazısın onların, ve yok etsin beynindeki o büyük engizisyoncuyu. … Kendisini sevmeyi öğrenen her kişi ötesindedir tertiplerin ve utanç nöbetlerinin ve suçun ve sevme korkusunun; ve bu kişi şunu çok iyi bilir: hatalarıma rağmen bir milim dahi sapmayacağım bireysel istencin yaşayacağı bir temele dayanan bir toplum yaratma arzumdan, her şeyiyle başının üstünde ters duran bir toplumu evrensel olarak baltalayarak yapacağım bunu. … Bireysel özerklik üstüne binlerce yıllardır konulmuş o kayayı kim parçalayacak? Çünkü hayli zamandır yaşamayı öğrenmenin anlamı ölmeyi öğrenmektir. … Her birimizin içindedir anahtar. Kullanma kılavuzu verilmiyor o anahtarla. Kendi kendini tek referans noktası olarak görmeye karar verdiğinde, birbiri peşi sıra isimler sıralama tuzağına düşmezsin. Senin veya benim olabilir bu isimler; başka insanların düşüncelerine boyun eğme, veya olayları değerlendirişin belli bir kalıba girmesin. Ve tarih içinde bir hareketin parçası olmuş o daimi olarak mevcut hatıraları olan insanlarla bağ kurmaktan da vazgeçeceksin; çünkü o hatıralar bir şeyi deneyimlemekten edinilecek kişisel faydayı hâlâ engellemektedir. … Kendi hayatlarımızı keşfetmek tümüyle bize kalmış bir şey. Öyle çok enerji harcıyoruz ki vekâleten yaşamaya, gerçekten öyle ağır bir iş ki bu, kendini sevdiğin anda buna yeter dersin. Bu enerjiyi içindeki çocuğa, o tamamlanmamış yaratığın başarısına ve gelişmesine harcamalı. Arzunun anonimliğine erişmeyi ve sellerin beni alıp götürmesini isterim. …
(“Hazların Kitabı”ndan)
Işık Çağıldıyor İçeriye
Pencerenin dışında ilkbaharın o uzun hayvanı
güneş ışınlarının şeffaf ejderhası
akıp geçer bitimsiz
bir varoş treni misali – hiç yetişemedik başını görmeye.




-
Esel Arslan
Tüm YorumlarEdebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla