İsmail Aksoy Şiirleri - Şair İsmail Aksoy

İsmail Aksoy

Kolay zamandır bu, yapacak bir şey yoktur.
Ebenin sarmallarını fırıl fırıl döndürdüm,
Balım var,
Altı kavanoz,
Altı kedinin gözleri şarap mahzeninde,

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Kış Ortası

Giysilerimden fışkırır
mavi bir hale.
Kış ortası.
Buzun şıngırdayan tefleri.

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Oyuncaklarını ve sevgilisini elinden aldılar kadının. Böyle, fakat sonra eğdi başını yere ve neredeyse ölmüştü kadın. Fakat onüç yazgısı ve de ondört yılı rast geldi kaçan bahtsızlıklara. Kimse konuşmadı. Kimse koşarak gelmedi korumak için O’nu okyanusun köpekbalıklarına karşı. O köpekbalıklardır ki, kötü niyetli gölgelerini bir sinek misali salmışlar şimdiden kadının üstüne. O sinektir ki, kötücül kötücül bakıp durur bir elmastan ya da sihirli bir ülkeden. Ve sonra bu hikâye unutuldu acımasızca. Zaten hep böyle olur, bir ormancı unutunca paratonerini ormanda.


Andréas Embiríkos (1901-1975, Yunanistan)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Kitaplık

Ölü adamın dairesinden alındı. Birkaç gün boş kaldı, boş, ben kitaplarla doldurmadan önce, tümü ciltli ve ağır olan kitaplarla. Böyle yapmakla yeraltını içeri almıştım. Aşağıdan bir şey geldi, devasa bir cıva sütunu gibi yavaşça ve amansızca yükseldi. Kafanı geri çeviremezdin.

Karanlık kitap ciltleri, kapalı yüzler. Friedrichstrasse geçiş bölgesinde duran ve Volkspolizei'nin pasaportlarını incelemesini bekleyen Cezayirliler’e benziyorlar. Kendi pasaportum cam kafeslerin içindeydi çoktan. Ve tam o gün Berlin’deki sis, kitaplığın içinde de bulunuyordu. İçeride eski bir umutsuzluk vardı, Passchendaele ve Versailles Antlaşması tadında, hatta tadı daha da eskiydi. O siyah, ağır kitap ciltleri – geri döneceğim onlara – aslında onlar bir çeşit pasaport gibidir ve yüzyıllar boyunca toplanan onca mühürle öyle şişmanlamışlardır ki. Besbelli ki seyahat ederken valizin asla yeterince ağır değildir, değil mi ki şimdi taşınıyor valiz, değil mi ki insan nihayet...

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Denizin dışladığı, dövülmüş
Antarktik köpekler,
sustalı bir bıçakla kesilmiş
yerlilerin mağrur boyunlarına
piyasa fiyatını ödeyen toprak ağalarının
ölü kemiklerinin üzerinde

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Gece karanlığında bir fırtına çılgınca döndürüyor
değirmenin kanatlarını, öğütülen bir şey yok. – Seni de
uyutmuyor aynı yasalar.
Boz köpekbalığının karnı senin zayıf lamban.

Belli belirsiz anılar batıyor deniz dibine

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Yakınımda benim, sen kan kızılı, ve gene de uzaksın.
O zalim masken ve savaşçı gözlerin
arasında toprak tepeciklerinin, hopluyorsun bir hazineden
diğerine saf ve yabanıl mükemmelliğinde.
Anlat bana nasıldır diğer bütün yaratıklar arasında,
yuvalardan bir karanlık manzaranın ortasında

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Bülbül uçtu bahçeye, sevinçle oturdu gülün yanına,
Açtı gagasını ve şakıdı istekle şafağa.
Uyuyormuş gibi yaptı gül, fakat birden gönderdi kokusunu,
Yırtı yeşil örtüsünü: Sabah havasında kızıl bir gül kokusu!


Devamını Oku
İsmail Aksoy

O beyaz gül narindir ve narin
Elleri O’nun
Ki zamanın solgun haresinden de solgun
Bir ruhu var O’nun.

Gül narini ve alımı - güçsüz gene de

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Kız Kurusu

Şimdi bu özel kız
En sonuncu taliplisiyle birlikte çıktığı
Törensi bir Nisan yürüyüşü esnasında
Birdenbire, kuşların düzensiz çığlıklarının

Devamını Oku