İsteme benden biçimsiz ruhlarımızı
Çevreleyebilecek sözcükleri,
Ateşten harflerle yayınla onu, ve tozlu bir tarlada
Kayıp çiğdem misali bırak parıldamaya.
Ah, bak başkalarına ve kendisine dost şu adama
İsterdim ki uzanalım
Karaçam korusunda,
Gün ortasında
Sepserin gölgede.
Ne de hoş uzanmak orada,
Ağzı açık, bebek tanrı
Sınırsızca kel, bebek kafalı olsa da,
Annesinin memesi için ağlar.
Yarılır ve çatlar kuru volkanlar,
Kum aşındırdı sütsüz dudağı.
Kahkaha attığında, kahkahasına karıştığımın ve onun bir parçası olduğumun farkına vardım, bir manga talimi yeteneğiyle sadece tesadüfi yıldızlar gibi olana dek dişleri. Kısa solumalarla içe çekildim, solundum her bir anlık iyileştirmede, nihayet kayboldum en sonunda gırtlağının karanlık yarıklarında, ezildim görünmeyen kasların dalgacığıyla. Ve titreyen elleriyle hayli yaşlı bir garson aceleyle seriyordu pembe ve beyazlı örtüyü paslı yeşil demir masanın üstüne, diyerek: “Eğer hanımefendi ve beyefendi çaylarını bahçede almak isterlerse, eğer hanımefendi ve beyefendi çaylarını bahçede almak isterlerse...” Eğer memelerinin sallanması durdurulursa, öğleden sonraki parçaların bazılarının toparlanabileceğine hükmettim, ve bu amaca dikkatimi yoğunlaştırdım özenli bir incelikle.
T.S.Eliot (1888-1965)
(1948 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi) .
Başka bir grev daha, yetmiyor
maaşlar, ağlıyor kadınlar
mutfaklarda, maden işçileri
birleştiriyorlar teker teker ellerini
ve acılarını.
Onların grevi bu,
İstiridye, ortalama bir çakıl taşının büyüklüğündedir, hoyrat bir görünümü vardır, rengi bile daha azdır, göz alıcı bir beyazlıktadır. İnatla kapanmış bir dünyadır. Gene de açılabilir mamafih: bir bezin boşluğunda tutmak zorundasın, ve ince ağızlı, handiyse kör bir bıçak kullanmalısın ve defalarca kertiklemelisin. Meraklı parmaklar kesilir, tırnaklar kırılır: Çok kaba bir iştir. İşaretleriz mahfazasını beyaz çemberlerle, bir çeşit halelerle, çentikleye çentikleye.
İçinde bir dünya buluruz tastamam, yemek ve içmek için: inci rengi bir kubbe altında (sadık bir anlatımla) , üstteki gökler alttaki göklerle kaynaşır, basit bir göl oluşur, ileri ve geri akan yapışkan yeşil bir torbacığın hem kokusu hem de görüntüsü ortaya çıkar, ve bu da siyah bir örgüyle çevrelenir.
Kendimizi hemencecik süsleyeceğimiz küçük biçimli bir boncuk onların inci gırtlaklarında olur çok nadir durumlarda.
Toprağımız, engin toprağımız, yalnızlıklar,
imarlandı seslerle, kollarla, ağızlarla.
Sessiz bir hece yandı durdu,
topladı gizli gülü,
metaller ve tırıslarla örtülü
çayırlar titreyene dek.
Gidin, şarkılarım, genç ve hoşgörüsüzün övgüsünü bulun.
Sadece kusursuzluğun aşıkları arasında bulunun.
Sofoklesvari o katı ışıkta her daim arayarak bekleyin
Ve yaralarınızı neşeyle benimseyin.
Ezra Pound (1885-1972, ABD)
Bir bedene duyulan aşkla, bir ruha, bir aşka.
Ona ya da buna duyulan saygıyla, şuna ya da öbürüne,
örgütlenmemiş bir iyiliğe.
Kimseye karşı gösterilmeyecek bir aldırışsızlıkla.
Alaycı bir sonsuzluğa karşı alaycı bir kıskançlıkla,
kendisinde bulunan şeye ve bozulmaz bir maddeye karşı.
İthaka’ya doğru yelken açtığında,
dile ki uzun sürsün yolculuğun,
serüven dolu olsun, bilgelik dolu olsun.
Korkma Laistrygonlardan, Kikloplardan
ve hiddetli Poseidon’dan,
çünkü yüce tutarsan düşüncelerini,




-
Esel Arslan
Tüm YorumlarEdebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla