İsmail Aksoy Şiirleri - Şair İsmail Aksoy

İsmail Aksoy

Sevgili dost, ağlama, aslan yatağıdır dağlar.
Yiğitlerin kelleleriyle örülür kurtuluşun duvarları.
Zorla, savaşla, güçle elde edilir yüceliş.
Boyun eğen esirdir, haydi, yücelere çıkalım.
Özgürlüğün sarayı çok yüksekte, yücelerdedir.
Kellelerimiz için iki yer vardır yalnızca.

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Kaç kilise vardır gökyüzünde?

Niçin saldırmıyor köpekbalığı
o korkusuz deniz kızlarına?

Bulutlarla mı eğleniyor duman?

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Ey Kader, duy dediğimi!
Canın istediğinde zindana atarsın bizi!
Bir darbeyle durur çarkın:
Mağrurluğun çarkıdır hızla dönen çarkın!
Kayıp giderken düşüncelerimizi devindirirsin:
Hiçbir şey sonsuz değil ki –

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Yürüyelim beyaz karda
Sessiz bir yerde;
Sakin ve yavaş adımlarla,
Durgun bir gidişte,
Beyaz danteladan yaşmaklar altında.

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Düş gördü So-Shu,
Ve düşünde bir kuş olduğunu gördü,
ve bir arı, ve bir kelebek,
Niçin kendisini başka bir şey olarak
hissetmeye çalıştığı konusunda ikircikliydi,
Hoşnutluğu bundan ötürü.

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Kış geldi çattı,
Şakıdı lavta, lanet olasDüştü yağmur ve lekeledi yarı erimiş karı,
Ve rüzgâr nasıl da çarptı!
Şakı: lanet olası.

Kaydı otobüs ve eğdi bizleri,

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Kadın bedeni, ak tepeler, ak baldırlar,
bir dünyadır açık kasığın senin.
Benim hoyrat çiftçi bedenim kazar seni
ve fırlatır oğulunu toprağın derininden.

Bir tünel gibi yalnızdım. Kaçardı kuşlar benden,

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Kadın Portresi – 1800lü Yıllar

Ses boğuluyor giyside. Kadının gözleri
izliyor gladyatörü. Ve sonra kadının kendisi
duruyor arenada. Özgür mü kadın? Altın bir çerçeve
sıkıştırıp geriyor tabloyu.

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Hakkında neler düşünürüm bu gece Walt Whit-
man, ara sokaklarda dolandım ağaçların altında,
başım ağrıyordu, utangaç baktım dolunaya.
Aç bitaplığımda ve hayal alışverişinde,
girdim neonlu meyve süpermarketine, düşlüyordum
senin sayıp dökmelerini!

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Şimdi elekten dökülürcesine, tabaka tabaka,
Soğuk gelir nilüfer kökündeki çardağımıza.
Üzerinde solar yazın eski şemsiyeleri
Takatsiz eller misali. Korunak yok çok fazla.

Saat başı göğün gözü genişletir

Devamını Oku