Kibir Panayırı
Kesif ayazlı hava arasından
Yan yan gider bu cadı, çarpıktır parmakları, sanki
Yakalanmış tehlikeli bir çevreye ki
Sadece bunun devam etmesiyle
Reşko ve Cilo harman savuran kızın memeleridir
Oturmuş cıgara sarar emmiler
Bir çay daha demlenir şimdi bizim orda
Bir çay daha kar suyundan
Bir muhabbet daha koyulur
Orda, mor dağların ardında
Kim çalışır toprakta daha çok
insan mı yoksa mısırın güneşi mi?
Kim sever toprağı daha fazla
çam ağacı mı yoksa gelincik mi?
Kimdi acaba seni sevmiş olan o kadın
düşte, yatıp uyurken sen?
Nerededir bütün o düşlenilen şeyler?
Başkalarının düşlerine mi giderler?
Kimdir bu, bu mavi, bu öfkeli oğlan?
Işıltılı ve garip, sanki savrulmuş bir yıldızdan.
Öyle öfkeli görünüyor ki!
Uçmuş odanın birine, ardında bir çığlıkla.
Solar mavi renk. Her şeye rağmen O bir insan.
Kırmızı bir lotus açıyor kandan çanağında;
Erkenden
Bakırsıdır köknarlar.
Böyle görmüştüm onları ben
Yarım yüzyıl kadar önce
İki dünya savaşından önce
Azat ettiler köleyi, kırdılar zincirlerini...
Gene de her zaman olduğu kadar köleydi.
Zincirlenmişti hâlâ köleliğe,
Kelepçelenmişti hâlâ gevşekliğe ve tembelliğe,
Bağlıydı hâlâ korkuya ve hurafeye,
Kolorado ırmağının batısında
sevdiğim bir yer vardır.
Koşuyorum oraya içimde titreyerek
çalkalanan ne varsa, neyim varsa,
ne isem ve neyi savunuyorsam.
Bazı yüksek kızıl kayalar var,
Kondorum ben, uçarım
dolanarak üstünden,
ve birden dönüşüyle
rüzgârın, tüyün, pençelerin,
saldırırım sana
ıslık çalan kasırganın
Koni gibi yuvarlak salyangozlar
deniz kızlarının memeleri midir?
Ya da taşlaşmış dalgalar mıdır
ya da köpüğün kımıltısız oyunu mu?
Edebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla