Bir koku kaldı geriye şekerkamışı tarlalarında:
bedenden ve kandan bir karışım, iç bayıltıcı
iğrenç bir taç yaprağı gibi.
Hindistan cevizi ağaçları arasında doldu mezarlar
ezilmiş kemiklerle ve dilsizleştirilmiş can çekişle.
Nazik satrap konuşuyor
Ama yangından sonra
nerdeyse heceleyebilir
insan kendini çimenin damarlarına
bir kaç gün yaşayan sineğin yolu
örümcek ağı
Dilek
Ah izin ver doğru yaşamama
ve bir gün doğru biçimde ölmeme;
böylelikle kötü de olsa iyi de
dokunabileyim gerçekliğe.
Katedrallere yaslanmış, bağlanmış
duvara, sürüklüyorlar
ayaklarını, bohçalarını, siyah bakışlarını,
soluk benizli, gotik çatı canavarları,
onların basit yemek çıkınları,
ve oradan, taşın
Dillerinin nasıl çevrileceği hakkında
nasıl hemfikir olmalı kuşlarla?
Nasıl demeliyim kaplumbağaya,
yavaşlıkta onu geçtiğimi?
Şarkı söyleyerek dolandım
Avrupa’nın
üzümleri
ve rüzgâr arasında,
Asya’nın rüzgârıydı bu.
Dinle canân, dinle
Sevdiğinin sesini;
İnsan üzülmeli
Dostluk bittiğinde.
Bilmeli ki insan
Romanya’da aptal olarak doğmuşsanız,
aptalca bir kariyer yaparsınız,
Avignon’da aptal iseniz,
Fransa’nın eski taşları
okullar ve bahçelerin
saygısız çocukları
Komşumuzun o büyük dişi domuzunu
Yetiştirmeyi nasıl becerdiğini Tanrı bilir:
O hinoğlu gizi ne idiyse, gizledi
Aynı şekilde
Büyük dişi domuzunu – kapatılmıştı ahalinin bakışına,
Nesnelerin geometrisine giriyorum caddeden dışarı
ve kemikler müzik çalmaya başlıyor
kaç yaşında olduğu görünüyor bir ormanın
açarken ses kör bir gözü
[1984]




-
Esel Arslan
Tüm YorumlarEdebiyatın böylesine ayaklara düşürüldüğü
ülkeme damla damla uzaklardan gönderdiğiniz çeviriler
biz şiir severlere gürül gürül akan ırmaklar oluyor.
Sonsuz teşekkürler,sevgi ve saygılarımla