dokunsam ağlar mısın hayaline
hisseder misin kalbine tutunan ellerimi
bir ip cambazı gibi
aşkının sırat köprüsünde gezinen ruhumu
cehennem ateşinden çekip de alır mısın
geçmiş nemli duvarlarda canlanır
o büyük aşktan geriye kalan adın
yokluğunla küçülen kalbime yazılır
hatıralar evinde kapılar kilitli kalır
mevsim güz mü, bahar mıdır
mum gibi erir hayalin
değişir o biçimsiz gölgeler
gece gündüze, bahar kışa
bugün yarına
dönerken dünya
az kaldı diyor hayalin
hani gemiler ayrılır ya limandan
büyük umutlarla doluverir ya yelkenler
okyanusun derinlerine sürüklenir ya
karadan anbean uzaklaşır ya gemiler
derin mavilikler içinde tozpembe hayaller
solmayacak düşler kurar ya yolcular
kendimi,
okyanusa akan hırçın bir nehrin kollarında bulduğumda
dalgalarla mücadele etmeyi bıraktım
gitmek istediğim yer, öleceğim yer olsa bile...
bir kurşunla
gitmek isterim bu dünyadan
yaşlanmadan
aynalara küsmeden
hasta düşmeden
kaybetmekten korkacağım
hadi gitmekten ve unutmaktan
başka bir şey söyle
adı ne aşk ne de para
ne hayat ne de ölüm olsun
hadi başka bir şey söyle
kainatın en uzak yerinde
gitmek İstanbul’dan
belki de hiç zor olmayacaktı
kalmasaydı kalbimin yarısı geride
ruhumu hapsetmişim bir vefasızın kalbine
inansaydı bir kere aşkıma
ne zamanın farklılığı, ne mekanın uzaklığı
anlına yazmışlar beni
hadi gülümse kaderine
ne çok isterdim aşk ile yazılsaydım sana
tutsaydın ellerimi bırakmamacasına
güneşe dokunmak gibiydi
gözlerinin içine bakmak
öylesine alevli, öylesine yakıcı
ama öylesine hayat dolu
ne zaman eririm bilemiyorum
ne zaman kül olur bedenim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!