bağrına ateş düşürmüş canan
hasretiyle yakmış, bendi yıkılmış tahammülün
hakikatte yalan eylemiş nar-ı ateşi
aşkın alevine yokmuş dermanı suyun
dediler ki mevsim sonbahar
gelir şimdi yaprak döken rüzgarlar
çiğ düşer, şebnem olur
ey göçmen kuşu gitme vaktidir
dediler ki ama nedir o yakıcı bakışlar
sana aşığım artık
çünkü nefret ediyorum senden
ya benim olursun
ya da toprağın
ne de doğruymuş meğer
aşk paylaşılmaz bir su damlasıymış
sevmek
korkulu bir rüyaya dalıyor gibi
çok kısa, ama sonsuza dek sürecek sanki
dokunmuş gözlere aşkın o kara büyüsü
tutsak etmiş de kalbin hakimiyetini
ruhu zindanlarda kırbaçlıyor gibi
geceydi
gözleri ondan başkasını görmüyordu kalbimin
yine de delicesine
belki de ölümüne
aklını yitirmişçesine
ama kimin umurunda
acıtma kendini
hayat bazen yıkar yüreğin bendini
ayrılık rüzgarları eser deli gibi
taşar acıların rıhtımı
kıyıya vurur yalnızlıklar
ama, boğulsa da tüm gemiler
ağlıyor muydu ne
yıkılırken yollar önünde
uzayıp giderken bakışları
görünmez bir hayalin içinde
ağlıyor muydu ne
prenses değilsin artık
o sarsılmaz kalbimin krallığında
yitirdin tahtını, tacını
dilenciler gibi küçük şeyler peşinde
koşan ayakların
şimdi sürgün günlerinde
sana geri dönmek var ya
yarısı ateş bir kalple
ateşten kaçarcasına
şimşekler koparan bulutlardan
yağmur gibi düşercesine
toprağı içine çekercesine
sana aşık olursam eğer
beni affeder misin
büyük bi tutkuyla severken
ecel vakitsiz gelir de gidersem
beni affeder misin
sözler yarım, kalpler eksik kalırsa
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!