karanlık geceme ışık olan gözlerine
hastayım dermansız dertlerime
sana dair olan her şeye
hastayım ruhuna kök salmış yüreğime
iki nehir dökülür aşkımın denizine
geceden bir çekirdek
düşerse kalbinin üstüne
ışıklar sönüverirse gözlerinde
terk ederse hayat
yaşamın en güzel yerinde
unutmamalı insan
çığ, dağlardan kopup gelirken
susmayı seçtim
felaketin yüzüne gülümsedim
ve kaçsam, dedim
iki kalp çarpıntısı daha yaşarım
bir adım daha giderim
ölümden bir melek çalıyor kapımı
gitmeli ruhum, terk etmeli beni
gözlerim ararken seni
esaretim, kederim, acıyan yüreğim
sen, yaşarken terk edilesi en zor şeyim
kal diye yalvarırken yüreğim
uzasın bu gece
sisli bir orman içinde
tüm korkulardan kaçıp sığınmışken sana
uzasın bu gece
yürürken gözlerim gözlerinin ta içinde
beyazdan çıkıp siyaha vardığında renkler
karanlığın içinden kopup da gelen
korkularımı alıp da götüren
sen gördüğüm en güzel rüyamsın
çölün kalbine dökülen yağmurlar gibi
esaretim olurdu gözlerin
ölüler gibi hiç kımıldamadan bakardım
mutlulukların en güzelini
imkansız bir sevdada bulmuş olsam da
zamanı durdursun diye Tanrı’ya yalvarırdım
dünyanın en cömert toprağında
beklerken çiçekler
o gün ve o günden sonra
hiç ağlamadığı gökler
unutmak dedikleri buysa eğer
daha şimdiden özlüyor gözlerim
gitmekten korktuğum yerdeyim
ah şu ölümsüz ruhu bahşeden Rabbim
ne de büyük bir günahkarım
küçücük kalbime kocaman bir aşk koydum
fil ordularıyla kapının önünde
ebrehe mi, yoksa ebabil mi
suç ve ceza mı aşk
mükafat ya da zafer mi
gün doğumuyla başlayan karanlık
gecenin bir yarısı hilal gibi doğar mı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!