rüya’…
kırmızı damlalarla ıslanır
hasret toprağında büyür aşk gülleri
yıllanmış anılar gibi dikenli
dokunuversen titreyiverir hislerin
hayatımın çöllerine yağmur olup düştükten sonra
hani tüm güllerimi borçluyken sana
yokluğunu aklımdan bile geçirmemişken daha
hani hiç hazır değilken sensizliğe
unut diyorsun ya bana
işte bu yüzden bir sana düşmanım, bir sana aşık
zamanı durduramadığın
ölümü öldüremediğin
geçmişi geri döndüremediğin
bir dünyada mutluluk ararsın
oysa acı çekersin
mutluluğun zirvesindeyken bile
ateş senden sonra unuttu yakmayı
yokluğun kadar uzun sürmemişti
hiçbir dünya yangını
alevler yürürken kan nehirlerinde
kalbin tüm kapıları demirden sürgü çekse bile
ruhun gizemli yerlerinde
şimdi sen bana
beni kaybetmemek adına
dünyanın en büyük yalanını
gözlerini hiç kırpmadan
söyleyebilir misin
dünyanın en büyük doğrusunu söylermiş gibi
kitap gibidir insanlar
bazısını bir ömür okur da bitiremezsin
bazısı iki cümlede tükenir
ve bazısı sadece iki heceden ibarettir
sonsuz kadar uzun iki hece
kanlı bir kurşun gibi
acıyı damar damar içine çektiğinde
gözyaşından kadehleri tokuşturacak biri olmalı
mutluluğu bir ekmek gibi ikiye kestiğinde
karşına geçip de pare pare paylaşan biri olmalı
gidenlerden geriye kalan sadece yalnızlık
ve bir hüzün, yas günlerindeki yüzler kadar soluk
ve birkaç hatıra, tarih aynasında kırık dökük
renkleri yitivermiş gökkuşağının
derin bir gri istila etmiş, zilli mağmumdur sema
kalbe yalnızlığın cemresi düşmüş
dünyayı alsan da kalbine
ben yokum bu gece
ayaklarım varmıyor kapından içeriye
ah oysa
öylesine doluyum ki hasretinle
hani derler ya
muallak taşı gibi kalmışım havada
ne yerdeyim ne de gökte
bilmem ki yarına çıkar mı ömrüm
dünde miyim, yoksa bugünde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!