bu akşam özür diledim kendimden
yıldızlara bakınca anımsadım pişmanlıklarımı
asırlar önce sönmüş bir göktaşı gibi
kayıp yok oldum karanlıklar arasında
meğer ne çok kırmışım kendimi
ne çok yormuşum içimi
kalbimi gömdüğüm yere gidiyor ayaklarım
onları durdurmak istemiyorum
bir melek masumiyetiyle varıyorum kapısına
ah yine gerisin geri dönüyorum, ya açmazsa korkusuyla
kelimeler denizinden
sadece birini seç deseler
sonsuz kez tekrar etseler
ve sonsuz kez cevap isteseler
her defasında
tabi ki aşk derim
özlem, adı konmamış bir masal sanki
geçmişte kalmış ve hiç yaşanmamış
ama hiç unutulmamış, hep hatırlanmış
ağlamaklı bir kadının dilinden dökülen bir ağıt
bir savaş tutsağının yitik hayalleri sanki
ah seni özlemek güneş damlası
özlem geçmiş günleri döndüremeyecek kadar çaresiz
yaşanmış ve bitmiş bir hikayenin son noktasındayız
kötü kurguladığımız bir oyunu ne feci oynamışız
yıllanmış anılarla sarhoş olmak şimdi işimiz
seyirciler perdeler kapandığında oyunun bittiğini sanırlar
Elazığ’da şehit olan Mehmetçiklere…
pimini çekip bombayı eline vermiş İbrahim’in
kim mi? ne İngiliz, ne de Rus
teğmenmiş alt mı üst mü
kalpsiz de yaşarım
hayallerim yalnız, umutlarım yalnız
yarınsız yaşarım dedim
aynı bedenin aynı canları
aynı damarın aynı kanları
inanmadılar
kurşunlar yağar, yollar kesilir
yokluklar ülkesinde canlara kıyılır
her yanda katiller, tuzaklar kurulur
oysa melekler ölmez, ölmeyecekler
muhbirler dünyayı köy köy dolanır
önce umutları çaldın
sonra hayalleri
ve ardından yürütüverdin
deste deste, kasa kasa
yoksul ceplerden aşıra aşıra
hesapsız yaşarken
merdivenler
yıllanmış hatıralara
basamak basamak yükselirler
ben çıkarım geçmişin eteklerine
yorulurum sebepsiz




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!