seninki öğrenilmiş çaresizlik
mühürlenmiş de gömülmüşsün
seninki filmi başa sarmışlık
tutunup tutunup kopmuşsun
elini kalbinin üstüne koy ve düşün
neden bir ölü taşır yüreğin
sel gibi ağlarken gözlerin
neden bir çift gül yeşertmezsin
öyle bir gidesim var ki
dağ gibi yürüyerek
kıyamet gibi kükreyerek
göğün tüm nefesini içerek
öyle bir gidesim var ki
çırpınıyor bir adam
okyanusun orta yerinde
boğulurken damla kadar insan
kanayan gözleriyle
çırpınıyor bir adam
ölürsem
yokluğumun yerini boş bırak
havasız bardakta sönen mum gibi
yok olup gitsin alevim
küllerimin toprağında
olur da yağmur yağar
ölümü beklerken buldum seni
beni bin kez öldürdün
oysa ne güzeldi günlerim
bir oda, bir sandalye, bir pencere
ve bir de yalnızlık loş duvarları saran
ha bir de güneş
yağmur duasına çıkmış susuzlar gibi
çaresiz yüreğim açmış da ellerini
cenneti bekleyen bir günahkar gibi
korku içinde ve ölümüne kederli
affedeceğin günde hayali
bazen bir nota ilişir kulağına
en büyülü şarkılar mırıldanıyordur
kim söylüyordur, ne zaman yazılmıştır
bilmezsin, umursamazsın da
yeter ki o ıtri ses hiç susmasın
sen kaldırımlarda yürü
hani bazen kalbini susturmak zorunda kalır ya insan
yutkunur acılarını, aşklarını, nefretlerini
prangalı ruh esirdir dünya pazarında
zehir olmuş tükenmekteki umutlar
bir şey yapmalı oysa hiç durmadan
zamansız bir ölümü beklemek gibi değil




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!