Come on now let’s peace
Come on, give your hands
Repose me my precious
Let’s go where love take away to place
Come on now let’s peace
mutluluğun resmini gördüm bu sabah
küçük bir çocuğun ellerinde
sisli bir meydan ortasında
coşkun bir umut uğruna
bitmez bir yolculukta
mutluluk kızılı gözlerin parlar
büyülenirdi yüreğim
sarhoş olurdum gözlerinde
kadehlere dokunmadan titrerdi ellerim
ruhumun dallarından dökülürdü düşlerim
hani şimşekler parçalar ya bulutları
ateşin bağrından kopup gelir ya yağmurlar
hani delicesine susamışken topraklar
göklerin kapıları açılır da
sırılsıklam olur ya çiçekler...
ve sen
Neden yaşatmıyoruz insanları
İçimdeki masum çocuk soruyor
Neden öldürüyoruz hayalleri
Öylesine vakitsiz, öylesine acımasız
Kaç yıl yaşayacaksınız, kaç yıl sürer saltanatınız
Alın Filistin, alın Bağdat sizin olsun
konuşmak için rüzgarları bekleyen bir ağaç
bahçede bir başına
hiçbir yere gidemeyecek kadar
toprağına bağlı
bir ölünün mezarına duyduğu aşkçasına
cehennem gibi yansa da güneş
Bana bir özür borçlusun dedi kadın
Bağdat'ı, Gazze'yi bombaladığım için özür dilerim dedi adam
Roma'yı yaktığım için de o kadar pişmanım ki
Hele Nagazaki'yi sonsuza dek yok ettiğim için asla kendimi affetmeyeceğim
Berlin Duvarı'na taşları tek tek dizen de bendim
Veba mikrobuyla milyonlarca insanı yok ettim
Kimseyi beklemiyor hayat
Acımıyor da geride kalanlara
Yok olup gidiyor izler
Ne gülücükler kalıyor gözlerde
Ne de gözyaşları kanıyor kalplerde
ben çöl, kum ve güneş cehennemi
sen bengisu
ölümsüzlük iksiri
içimdeki yangın
gözlerimdeki serap
dudaklarımdaki kan
her aşkın rengi kırmızı
bizimkisi bi başkası
herkesin var bir hayvanı
bizimkisi göklerin kartalı
Beşiktaştır burası




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!