Sen böyle değildin eminim
Gülen dudaklarının ardında gülerdi gözlerin
Gizli hisler taşımak zorunda değildin
Şimdilerde derin heyecan, bıçak üstünde yürümek gibi
Belki de saçların daha uzundu, belki bakışların da umut
Bizim olmayan camları buz tutsa
Neye korkuyorsak, unutulmak
Bela paçamızdan sızmış
Karmakarışık.
Sözde özgürlüğün soğuk parmakları
- Birinci bölüm
Karanlık…
Derin kuytuda kaybettiğim gençliğim
Yalnızlığım; kirli sakal köprü altında gezinen adamı andırıyor
Sessiz, kızıla boyanan bulut kümesidir
Bazen gemi bacasının mavilikte kayboluşu
Huzur, ıssızlığın mavi enginliğine sevecen bakıştır
Bazen yaprağın en karanlığından Hitit yeşiline akış
Durun ve dalgaların şıpırtılarını dinleyin
Martılara kulak vermekle yetinin
Dalgakıran kayasıyım pasifik limanı kucaklayan
Köpük köpük soyunuyor deniz avuçlarıma
Heyecanla şehvetli çığlıklarına ayak uyduruyorum
Martıların
Maceralı bölümün ardından hüzünlü sahne
Yalnızlık sığınağım martıların kuytu kayalıkları
Onaltı yaşında henüz gencim
Üzerimde bir suçlunun parmak izleri
Beynimin dehlizlerinde yankılanan kehanet
Gecelerde kâbusum
Belki biraz serçe
Sabah bitmeli belki, yağmur başlamalı
Bulutları çarpıp birbirine kıvılcımlar saçmalı
Sonra ıslak serçeler çizmeli
Birikintilerde yıkanan mutlu serçeler
Sonbaharın ilk ışıklarına bulanmış halde
Gizli bir telefon ucuna sinmiş
Yavru kedinin miyavlamaları gibi
Avucuma düştü küçük kız
Israrcı rüzgârın düşmanlığına direnen güçten
Dostum diye seslendiğimde ancak
Bakışlarım aynaya doğru
Ve kendimi gizliyorum herkes namına kim varsa
Bir düş, denizin üzerine salıncak
Oysa biraz sevgiydi şairin derdi zoru
Nasıl ve nerede bulunacaksa
Eylüldü
Akşamüstüydü
Gökyüzüne serpiştirilmişti,
ne yapacağını bilmez kırlangıç çırpınışları
Hırçın bir Karadeniz süzülmüştü iskeleye
Heyecanlı nabız buğulu gözlerinde gizli
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!