soyu tükenen neslin çocukları
şu tepedekiler
rüzgârla raks eden çimlere sahip
ıhlamur kokulu yamaçta ufka çakılı kalmış
Cesedimden uzak yerde
Gölgem cisminden uzanıyor
Parıldayan ay kadar yakındın
Uzansam yüzüne dokunabileceğim
Yüreğimi ruhuna yaklaştırsam
“Beyzadem” diyeceksin
Belki köylü, belki ressamdım
Kılıçbalığının gizeminden kaçarak
Tırabzanlarında güvercinler uçuşan
Deniz kıyısındaki büyük evin yıkılışını görürdüm
Saksıma domatesler dikerdim
Eski hikâyeleri dinlerdim Fransızca şarkılardan
Geceydi, yalnızdın, ağlıyordun
Sirenler sessiz çığlıklarını götürüyordu
Akasya kokusu aklını almıştı
Ağlıyordun
Geceydi, Emirgân’dan düşüyordun
Yalnızdın, yapayalnızdın...
‘35’den önce,
Babamın tevellüdünden eski
Dedemin gemisinde kaptanlık yılları
Tarih henüz bey değil, beyzadem zamanları
Dilimin ucunda kan tadında mürekkep
Bu bir berzah mektubu olmalı
cıgaramdan bir nefes çekeyim
dumanı ciğerimde kalsın
ağır ağır bulutlara göndereyim
rüzgarlar yüreğimi rahat bıraksın
bir an olsun
Kim olduğumuzu, fotoğraflarımızı unutsak
İzin versen gözlerini tutsam
Sarı saçların parmaklarımda dolaşsa
Göğsümde masal olsan
Sahil boyunca beline sarılmış
Sana açmadığın kapıları anlatsam
Siyah ufka yürürken
Ümit beyaz buluttur
Yaralı kalem elinin
abartılı acısından bin objektif görüntüsü
usulca yaşamın kıyısından kaçmak için
kedi bile kadın kadar sessiz olamazdı
Sıcak ekmek, bir avuç zeytin
Liman arkasında güneşi batırırdık
Gökyüzü laciverte boyanır
Dalgalar ayak dibimizde patlardı
İtaatkârdı
Tabloya ait ne varsa usul
Bekçileri vardır çabuk büyüyen çocukların
Beyinleri kışkırtıcı suça
Ne lazımsa ellerinin kıvrımlarına gizli
Ne lazımsa gülüşlerine sıkışmış
Cepleri paçalarından görünen zengin zadeler
Satın aldığınız gözdür bakış değil



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!