Bir bildiği vardır kaderin
Nasıl dikildiysen önümde
Neredeyim bilemedim
ve öğrendiğim son şey
Sırtımda bıçakla yaşama acısı
Son defa düşünüyorum gözlerine dökülen goncaları
Son defa düşüyorum hançerlerden
Sahildeki ıssız kayıktan küllerini savuruyorum
Gecelere yazılmış neyin varsa hınçla siliyorum
Son defa
soyu tükenen neslin çocukları
şu tepedekiler
rüzgârla raks eden çimlere sahip
ıhlamur kokulu yamaçta ufka çakılı kalmış
Cesedimden uzak yerde
Gölgem cisminden uzanıyor
Parıldayan ay kadar yakındın
Uzansam yüzüne dokunabileceğim
Yüreğimi ruhuna yaklaştırsam
“Beyzadem” diyeceksin
Beynim devrilir ruhuma
Kopan fırtınanın mevcutlu raporu tutulur
Başlığı “acı” gibi bir şey
İlan sayfalarında hükümsüz mazeretler
Aptallığına sığın, saflığına tutun
Tam sırası
Belki köylü, belki ressamdım
Kılıçbalığının gizeminden kaçarak
Tırabzanlarında güvercinler uçuşan
Deniz kıyısındaki büyük evin yıkılışını görürdüm
Saksıma domatesler dikerdim
Eski hikâyeleri dinlerdim Fransızca şarkılardan
Geceydi, yalnızdın, ağlıyordun
Sirenler sessiz çığlıklarını götürüyordu
Akasya kokusu aklını almıştı
Ağlıyordun
Geceydi, Emirgân’dan düşüyordun
Yalnızdın, yapayalnızdın...
Ve işte yıkılıyor dünya hemen yanıma
Yağmur yağıyor,
her damlanın içinde görmekteyim;
küçülmüş hatalarım ufkumu karartıyor
Kendi yüreğime dokunmaktan uzakta
Umur niyetine saydıklarım kaymakta parmaklarımın arasından
‘35’den önce,
Babamın tevellüdünden eski
Dedemin gemisinde kaptanlık yılları
Tarih henüz bey değil, beyzadem zamanları
Dilimin ucunda kan tadında mürekkep
Bu bir berzah mektubu olmalı
cıgaramdan bir nefes çekeyim
dumanı ciğerimde kalsın
ağır ağır bulutlara göndereyim
rüzgarlar yüreğimi rahat bıraksın
bir an olsun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!