sensiz bir odanın boşluğunu nasıl anlatsam
hiçbir şeyin beni avutamadığı bir pazar sabahını
denizde dalgakırandan da boş
boşluğunu bir günün
alıp kalbimi hayatın tam ortasına koyuyorum
dinletiyorum gecenin her anını,
ruhumdaki her acıyı
maziye uğurlanan her vakitten sonra usul usul
öksüz kalmış hilali kucaklıyor avuçlarım
toprağından yeni çıkmış bir buğdayın başı gibi
kimlerin eline değdin
kimlerin ruhundaki sözleri taşırdın
dilden kalbe akıp gittin
bir sır gibi
sırdaşı oldun
bir sabah çok erken uyandıracağım seni anna
umutlarımızın renklerini çıkaracağız pencereye
güneşten önce menekşe koklayacağım saçlarından
sunulacak yüreğimize
bahara yakalanan cemre sancısı.
üç damla şebnem ayazı
nice zaman
simli aynalarda uykular bölünüyor leyla
yağıyor gecenin son vaktine onca efkar
adanmış özlemler kör kuyularda
sahralara savrulan ayrılıklar bir o kadar
Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen.
serinin yirmi dokuzuncusu
uçsuz bucaksız çöller
gözler hep aynı manzaralara alışınca
sakin bir derviş gibi geçer yıllarım
anladım ki ilk yolculuk içte olmalı
uzak gözüken menziller ne kadar yakınmış meğer
badirelerle dolu ne yürüyüşler bitti
saçlarımda ki beyazlığı hesaba katmazsak eğer
neydi o sarsılış
ne demeye geliyordu
kalbi göklere açıktı
sessizliğin yatağında usulca akan sözleri
bir açılış
insana anlaşıldığını söylemek içindi
alemlerin Rabbinin seslenişi
insana yalnız olmadığını
çaresiz kalmadığını hatırlatmak için
insana, Rabbinin umudu olduğunu bildirmek için
pir aşkına yar aşkına
alevler vücudun tamamını örtünceye kadar
taşa toprağa, oduna tahtaya, çula çaputa değinceye kadar
dervişlere özgü harlı ateşle yanmaya devam..
hüzün sesine boğulan derviş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!