yıldızlar dökülür gökten
her gece
bir göğün göğsünde
çırpınıp durur yağmurun sesi
sessizce yaşarım seni
en güzel suretinle
hey oğul
oğul, atanın sırrıdır
iki gözünün biridir
devletli oğul çıksa
okluğunun okudur
oğlu olan ak otağ
anlatılana kulak vermekle başlar aslında tüm zenginlikler
dinlemek, kulağımızın erişebileceği en büyük hazinelerden biridir belki de
güzeli, iyiyi, yaşanmışı, yaşanmamışı, olmuşu, olmamışı…
her özlü konuşmayı bir yaşanmışlık
bir hikaye
Kasım akşamlarında ıslandığımız yağmurlar geldi aklıma
Hüzünden ağlıyor bak kuzinenin ateşi
Aç kollarını ben geldim
Koşarak ezelim bizi ayıran yolları dedem
Gecenin koynuna bıraktım hasretimi
ömrümün bu mevsiminde sana sıkça yazmak
seni sıkça yoklamak isterim evlat
her zaman olmuyor bu
kimi dönemlerde içime çekilmek
hemen her akşam
bana bakan kahverengi gözlerine
her şeyi olduğu gibi söylemeyi denedim
kaç kez
dedim mi
demedim mi
hey sokağın ucundaki kırık camlı evler
hey evleri kuşatan yoksulluk
hey gecenin içinden kayıp savrulan sessizlik
hey kutlu yalnızlıklar
göklerde ayaza kesen karanlıklar
elbet bir çift ölüm de sizin için
bir rüzgarın sesini duyarım, bir de pınarların
gözleri kocaman bir göğüm ben
her akşam gözlerimden billur damlaları dökerim
sevgiler yeşersin diye
ben ki hala kardelenim, menekşeyim
siz hiç nefesinizi tutmayı denediniz mi
kaç saniye kaç dakika
veyahut dalıp da suyun dibine
boğulmamak için nefesinizi tuttunuz mu hiç
birde, ısrarla birinin sizi nefessiz bıraktığını düşünün.
kim bilir kaç kişi şu an nefessiz
kimselerin adım atmadığı
yollara çıkıyorduk
düşmeyesin diye
elini tutan bendim
yürüyorduk




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!