gül bahçemin solmayan gülü gül kokunu özledim
sinemi aşkının sırrına muhatap kılmak isterim
hilali olur musun karanlık gecelerimin
salat -ü selam sıcaklığında
sensiz geçen bu soğuk mevsimlerde
gönül sürurum, manolyam
sonbahar sisli bulutlarıyla raks edip geçiyor ömrümüzden
eylül, hazan yapraklarını serpiyor üzerimize
nazlı bir sabahın koynunda ılık yağmurlar düşüyor gönlümüze
vakti gelir hikmet ummanında yeniden doğarım
olgunlaşırım manevi bir ateşin içinde
kendimi aşarak
bir fikrin gövdesinden
koca bir davaya adanıp
yok olurum
hep aynı mevsimler hep aynı manzaralar
sakin bir derviş gibi geçti yıllarım
anladım ki ilk yolculuk kendi içinde olmalı
yakın gözüken menziller ne kadar uzakmış meğer
badirelerle dolu ne yürüyüşler bitti
saçlarımda ki beyazlığı hesaba katmazsak eğer
yürürüm
her yönüm kör karanlık
bir kez daha
yolunu kaybetmişler gibi
derin kırılganlıklara akıyorum
velhasıl-ı kelam
zaman boşluğunda bir çığlık
beni çağırıyor
yatay bir sonsuzluğun çizgisine
düşlerin renklendiği kum tepelerine
buğulu camlarda dirilince sabah
akşamlardan, gecelerden, senden uzağım fürüzan
içimde tüter hava, renk, eda, iklim
umut işte
şehrin günahkar sokaklarında
masum hayaller kuran gençler
sürgün bakışların mühürlendiği caddelerde
kötü sözcüklerin sağanağına tutuldu
savaşmaktan yorgun düştüm
galip gelmek umurumda bile değil
biraz olsun nefes almak
korkusuz ve saldırısız birkaç dakika
sorunlarımı çözemedim,
onlara nasıl tahammül ettiğime şaşmamak mümkün değil
aklımdan fena ihtimaller geçiyor
düşmanlarıma olan bütün kinimi unutarak tam bir saadet içinde geçecek
çılgın bir hayattan sonra bütün günlerim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!