derin derin içime çektiğim soğuk,
iliklerime işliyor
titriyor ellerim
üşüyorum…
zihnim uyuşuyor
kabuslar üretiyor uykularım
öyle sanılıyordu
oysa gitsen de kalsan da candan olacaksın
öyle demiyorlar mıydı
kalmaya direnmenin kime faydası var
bir eski zindan gibi içim
dar kapılarını kırıp
gizli fikirler deşifre ediyorum
karanlık bir hayalın sokaklarına damla damla düşen
ruhuma sinmiş isyan krizlerinden
bizim şehrimizdeki tüm sokakları tanırdık
sıcakta tüm gölgelik yolları bilirdik
gölgeli ağaçların altındaki serinliği
güneşin nereden doğduğunu,
batışının nasıl bir lezzet kattığını akşamlara
denizin dalgasını, lodosunu ve de martı seslerini
tatlı tatlı yağıyor
haykıra haykıra eriyesine denk
derbeder ve hüzünlü
hışırdaya hışırdaya
büküle büküle
kar yağıyor...
karanlıktır alınlarından akan ter
kazmayı dağın sert taşları yüklenince
boğazındaki lokmanın kiridir kömür
yüzleri kapkara bile olsa
gönülleri kara elmasla işlenmiş
vurur grizular yaşamlarını göçüklerde
afrika açlığın ve gözyaşının memleketi
çatlamış topraklara güneş bir başka bakıyor
kavuruyor kıtayı sefalet
sokaklar bir başka
zulüm ve açlık kokuyor
ana kucağında bebekler ölüyor
istanbul som altın külçesi
bütün mekanları adeta efsunlu
her hali bir mukaddesliğin takdisine uğramış
tarihi bir rüyadan
gölgeler arasından doğar güneş
kar yağıyor yirmi dört saat
don tutuyor parmaklarımı
dudaklarıma kelimeler yapışıyor
isyan sancıları baş kaldırıyor
depreşiyor sızlatıyor titretiyor
terk edilmiş aç ve yorgunum
boşluğa uzayıp giden masallar anlat bana
mavilerin yapayalnız ömründen
hercai menekşeler nasıl kokarsa öyle
cemrelerdi umutlarımız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!