bir insanın çığlığı her insanın dudağına borçtur
bir insanın düşüşü diğerlerinin ayağının ucunda uçurumdur
bir insanın yarası tüm insanların tenini çiziktir
bir ışık düşer gök dergahından derviş yüreğine
şuursuz yangınlar bekler evvelce zamanlarda
ay ucu değsin diye tinsel yaranın can merkezine
ah olup arşa yükselsin diye ruhun serzenişi
yerle gök arasında kızılca şafak uykusuz
benim yağmurlarım kırmızı yağar bazen
tükenip toz olacak ,yitip gidecek ,eskiyip eksilecek
uzanmış sanki elma çiçeklerinin gölgesinde
çölün göğsünde vuruşarak koşan kum taneleri adedince
yusufça lirik bir aşk oluvermiş
ay gibi
arza bağlı semaya asılı nebi
önce lal
dünyanın gürültüsünden el etek çekmiş
keskin bir suskunluk
yeryüzünün ateşli telaşlarını kesen
Şüphesiz sen kendisiyle aydınlanılan
Nurun ala nursun
Seyyidü’l-Evvabin
Tövbe edenlerin efendisi sensin
Senin üzerine günahın zerresi bile sıçramadı
Zaman, parmaklarımızdan kum gibi süzülürken,
yüreğimizde biriken anıların nostaljik nakışlarıyla can bulur.
Zaman, bir gölge gibi kayıp giden bir şey midir sahiden?
Yoksa köy yollarında bıraktığımız o küçük ayak izlerinde,
dağ yamaçlarına tatlı ürpertiler bırakandır O
içten içe tutuşan uzak şafakların közüne serpilen gecedir O
yumuşacık mehtaplarda suların tenini okşayandır
ümitli yakarışları süt beyaz ışığıyla besleyendir
gecenin siyahını yırtan hilaldir O
özü ölümdür kimi ocaklarda bir haberin
bir cehennem düşüdür,
dumanı ah ile tüten ,
alev gibi yanan
kalaşnikoflar körpeleri vurunca
çatlamış gibi gölgelere bürünmüştü
adeta üzerlerine üflenen cilalı bir yeşillik
vehmiyle parlıyorlardı her taraf
sanki biraz sonra kainatın çatısı yeniden kurulacak
odalarda yanmıştı sabah ışıkları
bir çok evin kapalı pencereleri
Allah O’dur ki
O’ sırrı zahir olan
O ,baha-i azam ;en büyük kıymettir O
O,mecd-i gayr-i mütenahi; sonsuz şereftir O
O, akli lezzetlerin en lezzetlisidir.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!