bir saat benden uzun,
biraz ince
dalgalı dakikaları bir siluet halinde
geçiyor içimden
içimden, içime ,saniye salise
fonda "oy asiye" türküsü
adam cebinde daşır
senun gibi gelini”
adam gelini nasıl taşır orasını bilemem
ama burası Türkiye
bu kadar belirsizliği taşımaz
yıldızlar gökte
dudaklarında ıslak gülümsemeler
aşk çölünden
aşk dağına durmaksızın
yürürsün
elinde yanan çerağı
ahenkle başlıyor her şey
yaşamdan ölüme yol alıyor
yollar kısalıyor zamanla
kapısız ,duraksız, ihtimalsiz
24 saat
gece ve gündüz
tövbe darbeleri dokunuyor tüm hatıraya
pişmanlıklarla mühürlüyorum bütün günahları
bir daha açılmamak üzere ebediyen
bu yüzden semavata doğru açık ellerim
ayak uçlarım mıh gibi çakılı arz-ı zemine
uyku pasifliğinde uyutuyorum göğsümdeki kini
mavi çiçeğin açtığı bir sabah vaktiydi
bir ışık yağmurunun içinden akıyordu zaman
altın sarısı bir gök
kırıldı orta yerinden
buğusu vurdu üzüm salkımlarının üzerine
mavi çiçeğin açtığı bir sabah vaktiydi
bir ışık yağmurunun içinden akıyordu zaman
altın sarısı bir gök
kırıldı orta yerinden
buğusu vurdu üzüm salkımlarının üzerine
Her sabah,
son gün doğuşum olup olmadığını bilmeden uyanıyorum.
Her sabah çocuklarıma gülümsemelerini söylüyorum,
askerler kapıyı çalsa bile,
çünkü kahkahalarının da çalınmasını istemiyorum.
içimde bir öfke taşıyorum bana karşı
beni adam etmek ümidini de yitirdim
bir takım zanlar içindeyim
beynim kanıyor
fikir kıvrımları arasından akıyor siyah bir kan damlası
neydi o sarsılış
ne demeye geliyordu
kalbi göklere açıktı
sessizliğin yatağında usulca akan sözleri
bir açılış




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!