afrika açlığın ve gözyaşının memleketi
çatlamış topraklara güneş bir başka bakıyor
kavuruyor kıtayı sefalet
sokaklar bir başka
zulüm ve açlık kokuyor
ana kucağında bebekler ölüyor
istanbul som altın külçesi
bütün mekanları adeta efsunlu
her hali bir mukaddesliğin takdisine uğramış
tarihi bir rüyadan
gölgeler arasından doğar güneş
kar yağıyor yirmi dört saat
don tutuyor parmaklarımı
dudaklarıma kelimeler yapışıyor
isyan sancıları baş kaldırıyor
depreşiyor sızlatıyor titretiyor
terk edilmiş aç ve yorgunum
boşluğa uzayıp giden masallar anlat bana
mavilerin yapayalnız ömründen
hercai menekşeler nasıl kokarsa öyle
cemrelerdi umutlarımız
şimal yağmurları yağdı duygular muhitine
terkibi zıt şeylerden
kaç gece senden ırak
içimde meşum hatıraların divane ürpertisi
aynama düştü
isyanlar ile perdelenmiş suretin
öyle bir bir düşen şu güz yaprakları var ya
baharın sonu ile başını bilir gibi
uzak bir yarından gelmiş gibi
aklımda birkaç duygunun dayanılmaz hafifliği ...
birkaç düşünce çatırdamak üzere
birkaç kısrak koşuyor içimden leyla çölüne
alıp götürüyorlar düşlerimi
alıp götürüyorlar hayallerimi
kainatın Malikine yemin olsun
başka bir surette çatlayıp yarılan tomurcuğa
yaprağa, suya, ışığa, parıltıya
inkişaf ederek meydana gelen neticelere
ihtiyaçlara , kabiliyetlere , maharetlere
zamana ,mekana , insana yemin olsun
dağların hırçın, isyankar kadını
kır çiçeği gibi kokuyor tenin
öyle yanmış , öyle susamış öyle muhtaç
hasret kıvrımlarında ılık bir su gibi
ince bir sızı gibi
kutsal ateşten daha kutsi
uhud…
muhammedi şuurun taşa kazınmış hatırasıdır
nebevi sezişin
ateşli telaşlar arasından




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!