bana adıyla ,acısıyla soğan derler
bir el, bir kadın eli gömer beni karanlığa
ben belki de karanlığa acılarımla gömülürüm
acıları büyütsün diye
başkaları için, habersizce, var olmak için
sokağa çıkınca
önce onları azaltmaya başlarım
yani sesleri
en büyük gürültüyü yapandan …
kornaları silerim direksiyonlardan
ışıklar titrek yanıp söner
sonrası gece yeniden durulur
bir yerlerden yürek yakan bir çocuk sesi duyarım
bir atomun parçalanışının ezgisine ses verircesine
içimde sayısız acı hikaye
ağlıyor muyum ne yoksa gecenin nemi miydi bu ıslaklık
o sözler
o yeminler
o hayaller
geçmişin puslu kuytularında
hasret bile değil
belki kutlu bir murat
hazan mevsiminde yıkıcı rüzgarların ardından
yapraklar dökülür alabildiğince viran zemine
kül rengi elenir toprağın üstüne
müşahede ederim sonbaharı çiğ damlalarından
toprak çürür hayat biter, tohumlar ki kül enkazı
günlük sıradan hayatlarımız saldırıya maruz
bir çağrıyla gencecik çocuklar linç ediliyor
silahlı çeteler şehirlerde gezerken üstelik
bir iç savaş çıkartacak kadar
katilsiniz!
eliniz kanlı,
elçi’nin ağzından dökülür ayetler
nefesine sarılı ümitler
sesinde canlanır teselliler
mekke’nin kıtlığına hazırlanır gerçeğin süvarileri
bir ümit çerağı olup
kar serpiliyor boylu boyunca
mecbursun insanı kül eden gama teslim olmaya
üzerine kar serpiliyor boylu boyunca
içine gamı gömmüşsün işte
besbelli
üşüyorsun
siper sipere, süngü süngüye, göğüs göğüse...
süzülen kurşunlar düşürür ölümü içimize
asırlık topraklardan kaç bin yıldız birden
kıyametten evvel bir kıyamet kopuyor
yıllar yılı kendi yatağını öpen nehirlerce
15 temmuz gecesi
millet tarihinin hafızasına kazınmış kutlu destan
tarih boyunca din, vatan, millet, manevi değerler uğrunda
savaş meydanlarına, cephelere seve seve koşan
ölümün kucağına atılan aziz kahramanlar
tankın, topun, uçağın karşısına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!